Aynalı kahve adıyla meşhur çay bahçesinde,üzüm asmasının verdiği serinlikte oturmuş ömrümün geçen dakikalarını sayıyordum.
Ömrüm, kum saatinden akan kumlar gibi gözümün önünden akıp gidiyordu. Saçlarım, yavaş yavaş dökülmeye başlamış, dökülmeyen lerin bir kısmı ise renk değiştirip siyahtan beyaza dönmüşlerdi.Bu gidişi durdurmak için yapabileceğim bir şey olmadığını bildiğim halde yine de kum saatinde ki akışı yavaşlatmak yada durdurmak için ne yapmalı diye düşünmeden kendimi alamıyordum.Kendi dünyama dalmış iç alemimde yaşarken,
yan masadan gelen neşeli bir kahkaha ile kum saatinden koptum.Dikkatim yan masaya kaydı.İki yaşlı ihtiyar ne zaman gelip komşum olmuşlarsa olmuşlardı.Uzun sakalları geniş kıyafetleri başlarındaki takkeleri ile eski zaman dervişlerini hatırlatıyorlardı. Maşallah, onca yaşlarına rağmen neşelerinden, keyflerinden hiçbirşey kaybetmemiş ler aksine geçen yıllar onları daha mutlu, daha neşeli yapmış gibi idi. Bu işin sırrı ne idi? Ben bu yaşımda hayata küsmüş geçen dakikalarımı sayarken bu amcaların bu mutluluğu?. Ben bu düşüncelerle sandalyeyi biraz daha yan masaya yaklaştırıp konuşmalara kulak misafiri oldum.Amcalardan daha ak sakallı olanı benim bu durumu mu fark etti, lakin umursamadı. Birden konu değişti. Ak sakallının karşısında olan diğer Amca birden ciddileşti
“Ömer, bak sana ne anlatacağım” dedi
Adının Ömer olduğunu anladığım Hacı Amca’da, bu durum karşısında ciddi bir tavır aldı. Tam bir dikkatle dinleme pozisyonuna geçti.
“Anlat şeyhim seni dinliyorum” dedi.
“Hani, Hasan abimin oğlu Ziya varya.”
“Şu bahçesi olan.
“Evet “
“Ee ne oldu ona”
“O bahçeyi yapmadan önce, bir gün yanıma geldi. “
Amca köyde babaannemden kalan bağ var ya”
“Evet var.”
“O bağ bakımsızlıktan sahipsizlikten yok olmak üzere müsade edersen ben orayı ihya edeyim.Biliyorsun ben bağ bahçe işini seviyorum. Boş vakitlerimde gider gelir uğraşırım.Ata toprağımız da battal olmaz” dedi.
Bende “iyi düşünmüşsün yeğenim benim için bir sakıncası yok.Aksine hoşnut olurum deyip yol verdim. Sonra Ziya,Hüseyin abimle de konuşmuş ondan da izin almış .”
“Eee ne var bunda” dedi daha ak sakallı olan.
“Buraya kadar birşey yok”diyerek anlatmaya devam etti.
Bende pür dikkat dinlemeye başladım.İşin sonu nereye varacak diye meraklandım.Sanki bütün vücudum kulak olmuştu.
“Bizim bir halamız vardı istanbul’da.
“Evet vardı.”
“Allah rahmet etsin “.
“Amin “
“İşte onun bir oğlu var, hayırsız mı hayırsız,son zamanlarda madde bağımlısı olmuş diyorlardı.”
Ak sakallı benim gibi iyice meraklanmıştı..
“Bak sen ..Eee” dedi meraklı meraklı.
İşte o hayırsız , bizim Ziyanın bu bağ’a yaptığı yatırımı hizmeti duymuş. Telefonla aramış açmış ağzını yummuş gözünü “Vay efendim sen kim oluyorsun, sen kimden izin aldın, kime sordun benimde hissedar olduğum bir yere benden habersiz sahip çıkarsın” demiş, vermiş veriştirmiş..
“Eee..
Ziya durumu anlatmaya anlatmış ama kim dinler.
Bizim akıllı üşenmemiş İstanbul’dan çıkmış gelmiş. Bağa gitmiş.
“Eeee..
Bağda çocuğun gölgelik için yaptığı ufak bir kulübeyi yakmış. Etrafı talan etmiş.
“Allah Allah. ..Eee.
“E..si iş karakolluk. Karakoldaki komiser bizimkini sıkıştırıyor gözünü korkutuyor.” Bak şimdi seni salacağım bir daha karşıma çıkarsan elimden seni kimse alamaz” falan diyor. Bizim yeğen de şikayetçi olmayınca iş tatlıya bağlanıyor.”
“Ak sakallı amcada, benim gibi hayal kırıklığına uğramıştı.Biz daha aksiyon bir durum beklerken iş tatlıya bağlanmış sıradanlaşmıştı.Bu düşünce ile kendimizi salıvermişken.
“Daha bitmedi” diyen bir ses merakımızı yeniden canlandırmıştı.
“Anlat o zaman şeyhim” dedi. “Bu nedir laf ağzından çıkmak sanki kulak görümlüğü istiyor.”
Bunun üzerine Kır Sakallı olan bıyık altından güldü.İşe biraz daha heyecan katmak ister gibi önündeki çay bardağından aheste aheste bir yudum aldı. Çayı ağzının içinde şöyle bir dönderdi..
“Yeni yetmeleri eskiler gibi çayı demliyemiyorlar” dedi”
Ak sakallı Hacı Amca,
“Bırak şimdi çayı, şu lafını tamamla” dedi meraklı meraklı..
İşin doğrusu bende acayip merak etmeye başladım. Nerde ise ben müdahale edip işin sonunu öğrenmek isteyecektim.
Kır sakallı olan
“Ha onu diyordum” deyip kaldığı yerden devam etti..
“Bizimki bundan sonra İstanbul’a gitti..Zannettik ki bu iş kapandı..
“Kapanmamış zaharki” dedi.Ak sakalı olan
“Evet kapanmamış. Onbeş gün sonra sen çık geri gel..”
“Eee..”
“Esi gelirken bir bidon benzin getir”
“Eee”
“Bağı yeniden yakmak için benzin dökmüş. Kafası iyi olsa gerek ki benzini kendi üstüne de dökmüş. Bağ ile kendini de yakmış.
“Allah Allah..sonuç”
“Sonuç ne olsun birinci derece yanıktan
Ankara kaldırmışlar. “
“Sonra”
“Sonrası geçen gün haberi geldi “
“Ölmüş mü?”
“Evet .Malesef ölmüş.”
Ak sakallı amca,üzüntü ile geriye yaslandı..
“Atalar boşa dememiş keskin sirke küpüne zarar verir diye..Rabbim taksiratını affetsin.”
O sıra Ak sakallı amcanın telefonun dan cın diye bir ses duyuldu.
Hadi şeyhim namaza onbeş dakika kalmış .Kalk gidelim dedi çay paralarını masaya bırakıp kalktılar. Dinlediklerimden sonra kendi halimi düşünerek çok şükür dedim . Beterin beteri varmış