""

DOKTOR… ! « Yeniufuk Gazetesi

24 Kasım 2024 - 18:55

DOKTOR… !

DOKTOR…  !
Son Güncelleme :

27 Eylül 2023 - 16:50

“Ah babam ah.. Ne olur inat etmesen, illa okuyacaksın, ben okuyamadım sen oku demesen de bende bu hale düşmeseydim”.
Eve gidemezdi okuldan da hocası tarafından “Selami bugün sana izin. Akşama kadar serbestsin” diyerek okuldan gönderilmişti.
Sabah okula geldiklerinde, okulda bir gariplik vardı. Amma ne olduğunu anlayamamışlardı. Öğrenciler, birbirlerine ne olduğunu soruyorlardı. Kimsenin bir şey bildiği yok idi. Ders zili çalmış, bütün öğrenciler sınıfları doldurmuştu. Ama öğretmenler görünürde yoktu. Nasılsa gelir diye bekliyorlardı. Hoş gelmeseler de olurdu. Öğrencilerin canına minnet ders boş geçiyor, onlarda kafalarına göre takılıyorlardı. Bütün sınıflarda derslerin boş olduğu anlaşılınca ister istemez bir merak herkesi sarmıştı. Her kafadan bir ses çıkıyor türlü türlü senaryolar üretiliyordu. Çok beklemediler. Birinci dersin bitmesine 10 dakika kala öğretmenleri sınıfa geldi. Öğretmen:
“Çocuklar az önce müdür bey ile toplantı yaptık. Bugün okulumuza teftiş için müfettiş gelecekmiş. Müdür beyin talimatı ile bugün bazı öğrencilere izin vereceğiz. Bildiğiniz gibi Müfettiş Bey derslere giriyor. Ders esnasında bazı sorular soruyor. Bu sorulara sizler doğru cevap verirseniz okulumuz iyi not alıyor. Onun için içinizden bazı arkadaşlarınıza izin vereceğiz”
Konu anlaşılmıştı. Sorulara cevap veremeyecek tembel, başka bir deyişle çalışkan olmayan öğrenciler bugün kibarca okuldan uzaklaştırılacaktı.
Bunun kim, ya da kimler olduğu öğretmenin kafasında belli ki netti. Öğrenciler birbirlerine bakmaya başladılar. Sonra hep birden Selami’ye bakmaya başladılar. Oy birliği ile sınıfın işe yaramaz tembel öğrencisi tespit edilmiş oldu.
Öğretmen: “Selami bugün izinlisin.” dedi.
Bütün sınıf hep birden “Ooo hadi iyisin Selami deyip, Ona imrenir gibi yaptılar.
Selami de sınıftan her ne kadar zafer kazanmış komutan edası ile çıktı ise de, bu durum canını sıkmıştı. Bir taraftan da iyi oldu diyordu kendi kendine. Takılırım biraz.
İşi olmadığında yada canı sıkıldığın da ilçenin girişi tarafındaki ana yola giderdi. Yol kenarındaki hafif yüksek bir tepecik de bir çam ağacı vardı. Şimdi de ayakları onu oraya götürüyordu. Çam ağacının yanına geldi, bağdaş kurup sırtını ağaca yasladı. Vefalı bir dosta yaslanıyordu sanki. İçi huzur ve güvenle doldu. Buraya geldiği zaman her şeyi unutuyordu. Ağaca sırtını verir uzaktan ilçeye gelen arabalara bakarak gelen arabaların markasını modelini tahmin etmeye çalışırdı. Bildiği zaman keyiflenir, bilmediğinden ise sonra geleni bileceğim diye kendi kendine söz verirdi.
Selami’nin, çocukluğundan beri arabalara karşı bir ilgisi vardı. Oyuncakları arasında sadece onlarla oynar, onları bozar, takar aklınca tamir ederdi. Hatta sevmediği oyuncakları parçalar onların parçalarından yeni arabalar yapmaya çalışırdı. Selami’nin bu merakı babasının hiç hoşuna gitmezdi. Babası sanayide oto tamircisi idi. Severek isteyerek tamirci olmamış şartlar onu zorlamıştı. Bu yüzden olmalı ki çocuklarını işinden uzak tutmaya çalışırdı. Sürekli kirin pasında içinde çalıştıklarını, arabaların altına yattıklarını yazın ne ise de kışın çok zor olduğundan dem vurur, sürekli şikayet ederdi. Çocuklarının okumasını, kendisi gibi olmasını istemezdi. Onun çocukları okumalı doktor, avukat olmalı tertemiz gıcır gıcır giyinmeli idi. Babası her ne kadar böyle düşünse de Selami babası ile aynı fikirde değildi. Selami babasının dükkanına gittiğinde acayip bir keyif alırdı. Aksine okula gittiğinde ise içine daral gelirdi. Ortaokulu zar zor bitirmiş, babasının zoru ile liseye başlamıştı. Zorla güzellik olmuyordu. Derslerden zevk almıyor, onları sevmiyordu. Haliyle, sevmeyince de başarı gelmiyordu.
Bu sırada uzaktan bir araba belirdi. Selami dikkatini arabaya yöneltti. Kırmızı renkli Renault marka bir araba idi. Araba yaklaşırken Selami’nin dikkatini çeken bir şey oldu. Araba gelirken sanki öksürüyormuş gibi titriyordu.”Araba da bir sıkıntı var. Şimdi olmasa bile yakın da arabanın yolu sanayiye düşer” dedi. Kırmızı araba, Selami’nin bulunduğu tepeciğin önünden öksürerek geçti yaklaşık yüz metre ileride durdu. İçinden takım elbiseli bir adam indi. Arabanın etrafında şöyle bir tur attı. Arabanın tekerine bir tekme attı. Selami olanları tepeden izliyordu. Bu arabanın böyle öksürür gibi gidip durması iki şeyden olabilir. “Ya elektrik, ya da yakıt sisteminde bir sıkıntı olmalı” dedi.
Bu sırada arabadan inen takım elbiseli adam, ceketini çıkarıp arabanın arka koltuğuna bıraktı. Kollarını sıvayarak kaputu açtı. Arabanın sağına soluna baktı. Biraz sonra kaputu kapattı arabanın ön tekerine bir tekme daha attı.
Selami “ anlaşıldı bu amcanın yardıma ihtiyacı var” diyerek tepecikten indi adamın yanına geldi.
“Geçmiş olsun Amca Bey “ dedi.
Takım elbiseli adam Selami’yi şöyle aşağıdan yukarıya süzdü. Sonra , “Sağ ol “ dedi. Canı sıkkın olduğu her halinden belli olan adam ne yapacağını düşünüyor, Selami ye pek yüz vermiyordu. Selami’nin üzerinde okul kıyafet vardı. Öğrenci olduğu belliydi. Adam bundan bir şey çıkmaz edası ile ne yapması gerektiğini düşünüyordu.
Selami “Amca bey kaputu aç da birde ben bakayım” dedi. Denize düşen yılana sarılır misali “Belki bir umut” dedi adam içinden.
“ Anlar mısın” ?
Selami sesini, çıkarmadı arabanın önüne geçti adamın kaputu açmasını bekledi. Adam, istemeye istemeye direksiyona geçti. Kaputu açtı. Selami arabayı incelemeye başladı. Önce yakıt sistemine baktı; bir sıkıntı görünmüyordu. Sonra elektrik aksamına bakmaya başladı. Bujilere baktı. Eliyle kontrol etti. Bir tanesi sanki gevşekti
.”Arabanda anahtar var mı? Bey Amca” dedi. Adam torpido gözüne baktı “yok “ dedi..
Selami çaresiz eliyle gevşek olanı sıktı. “Bey amca marşa bas bakalım” diye seslendi
Adam marşa basınca araba çalıştı. Selami kaputu kapattı.
“Bey amca bujilerin gevşemiş, böyle yola gitmez. Sanayi ye uğra adam akıllı sıktır. Ben elimle sıktım, bu seni anca sanayiye düşürür ” dedi.
Adam şaşkınlık içinde idi, bu yaşta lise talebesinin arabadan böyle anlaması tuhaftı. ”Evlat eline sağlık çok teşekkür ederim. Maşallah arabalardan anlıyorsun” diye Selami’ye iltifat etti. Selami, O an kendisi ile gururlandı. “Az biraz anlarız bey amca” dedi.
Adam “Senin, saniye de tanıdığın da vardır. Beni oraya götürsen de bujileri sıktırsak olmaz mı? dedi.
Selami “Bey Amca kusura bakma sana tarif ederim ama götüremem” dedi. “neden götüremezsin ” dedi adam.
Selami konuyu atlamak için ”Uzun hikâye” dedi.
“Peki, ısrar etmeyeceğim. Merak ettiğim başka bir şey daha var. Senin, bu saatte okulda olman gerekirken burada ne yapıyorsun?”
Selami bu soruya cevap vermesinde bir mahsur görmedi. Sonra başladı anlatmaya.
“ Bey amca ben istiklal lisesinde okuyorum. Bugün bizim okula müfettişi gelecekmiş. Ben de sınıfın en haylaz, en hayta öğrencisiyim. Öğünmek gibi olmasın. O yüzden okul idaresi bana bugün izin verdi. Akşama kadar izinliyim. Müfettiş beyin gözüne görünme dediler. Bende burada vakit geçiriyorum.”
Adam, “Tamam evlat teşekkür ederim. Adın nedir tanışalım. Bana büyük bir iyilik yaptın. Sayende yolda kalmadım. Sanayide ki şu dükkanı da tarif et de gideyim” dedi.
Selami babasının dükkânını tarif etti.
Usta: “seni kim gönderdi? derse, ne deyim” dedi. Selami,
“Bey amca bir şey deme, O usta, benim babam olur. Okulda değil de burada olduğumu öğrenirse benim için iyi olmaz” dedi.
Adam “Peki evlat aramızda kalsın bu durum” dedi. Selami’ye teşekkür etti. Sanayinin yoluna düştü.
Selami, bu adamın okullarına gelecek olan Milli eğitim müfettişi olduğunu bilmeden arkasından el sallayarak güle güle dedi.
Selami, arabaları sayarken onlar hakkında kendince yorumlar yaparken akşamın nasıl olduğunun farkında değildi. Ne zaman ki arabalar farları yakmaya başladı gelen arabaların kimliği seçilmez oldu o zaman Selami vaktin farkına vardı. Alelacele tepeden inip evin yoluna düştü. Eve geldiğinde sofra kurulmuş onu bekliyorlardı. Kendisini beklemelerine şaşırmıştı. Çokta geç kalmamıştı. Babası normalde bu saatte eve gelmezdi. “Hayırdır inşallah” dedi. Hemen ellerini yıkadı sofraya oturdular. Yemekte babası durgun ve düşünceli idi. Annesine baktı ne oluyor diye işmar etti. Annesi bilmiyorum diye işaretle cevap verdi.
Yemekten sonra babası Selami’ye “Evlat gel biraz konuşalım ”dedi.
“Evlat bugün dükkana bir müşteri geldi. Adam müfettişmiş. Arabasının bujilerinde ufak bir sıkıntı varmış. Onu hallettik sonra biraz sohbet ettik” Selami “Babacığım arabası ne renkti “diye sordu. Kırmızı cevabını alınca, Selami birden terlediğini hissetti. “Yoksa yoldaki adam bizim okula gelecek olan müfettiş olmasın. Öyle ise bir çuval inciri berbat ettik” diye hayıflandı.
Babası “Müfettiş beyle sohbetten sonra evlat bir karar verdim” dedi.
Selami’yi korku ve merak sarmıştı. Acaba bugün okula gitmediğini babası öğrendi mi. Neye karar verdi.
“Evlat seni serbest bırakıyorum. İster okula git istersen gel tamirhaneye beraber çalışalım.”
Selami kulaklarına inanamıyor ne yapacağını bilemiyor şaşkın şaşkın babasının yüzüne bakıyordu.
Doğru mu duymuştu. Babacığım sen ne diyorsun dedi.
Babası duydun işte kerata dedi.
Selami sevinçle babasının boynuna sarıldı. İçinden müfettiş mert delikanlı adammış. Hem benim sırrımı vermemiş hem babamı ikna etmiş dedi. Babasına bir kez daha sarıldı sonra koşarak annesine müjdeyi vermeye gitti.
Yarın okulda olacaklar artık Selami’yi hiç mi hiç ilgilendirmiyor idi.
Aradan yıllar geçti Selami bölgenin en meşhur motor tamircisi oldu. Yaşadıkları ilçe Selami’ye dar geldi. İl merkezine taşındı orada büyük ve modern bir tamirhane açtı. Yanında onlarca kalfa ve çırak çalıştırdı. Cuma günleri tamirhaneye takım elbise ile gelir tamirhanede beyaz doktor önlüğü giyerdi. Babasının muradı gerçekleşsin diye böyle yapardı. Hem arabalardan çok iyi anladığında hem de beyaz önlük giydiğinden Selami’ye usta demezler doktor derlerdi.

YORUM YAP

YASAL UYARI! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen kişiye aittir.