""

BEŞİRLE BAYRAM « Yeniufuk Gazetesi

24 Kasım 2024 - 08:49

BEŞİRLE BAYRAM

BEŞİRLE BAYRAM
Son Güncelleme :

21 Aralık 2023 - 19:08

Kapının zili çaldı. Zeynep Hanım, ağır adımlarla kapıya yöneldi. Kapıyı açtı. “Buyur bey” dedi. Hayri Bey, selam verip içeriye girdi. Oturma odasına geçtiler. Hayri Bey, cam kenarındaki kanepeye oturup dışarıyı seyre daldı. Zeynep Hanım, Hayri Beye doğru yöneldi bir kaç adım attı, o an gözü masaya takıldı. Masanın üstünde baklava, çikolata, kolonya, çocuklar için şeker çeşitleri ve leblebi vardı.
Dün Hayri Bey, bunlarla çarşıdan gelmişti. Kucakları dolu dolu. Zeynep Hanım, Hayri Bey’i kapıda karşıladığında gözlerinin içine bakmış Hayri Bey de “Ne bileyim hanım alışkanlık” demişti. Bunun üzerine Zeynep Hanım da, içini çeke çeke Hayri Beyin getirdikleriyle, her bayram yaptığı gibi masayı donatmıştı.
Hayri Beyle, Zeynep Hanım, büyük Maraş depremini yaşamış depremzedelerden idiler. Depremden önce kendilerine ait aile apartmanında oturuyorlardı. Evleri, cadde üzerinde altında dükkânın bulunduğu üç katlı bir bina idi. Evin altındaki hırdavat dükkânını, Hayri Bey uzun yıllar işletmiş, sonra kendini emekli edip işleri oğlu Hasan’a devretmişti. Hayri Bey, bu üç katlı evin birinci katında, kızı Zeliha ikinci katta, oğlu Hasan da, çatı katında oturmakla idiler. Hayri Beyin kızından üç, oğlundan ise iki torunu vardı. Her bayram arifesinde Hayri Bey, çarşıya gider bayramlık tatlıları, çikolataları, şekerleri, leblebileri alır, bayramda çocuklara vereceği harçlıkları hazırlar eve gelirdi. Bu arada Zeynep Hanımda, su böreğini yapardı. Bayram sabahı, bayram namazından sonra oğlu, kızı, damadı, gelini ve torunları hep birden gelirler, önce Zeynep hanım, sonra oğlu, sonra damadı, kızı, gelini torunlar yaş sırasına göre tek gelip, Hayri Bey’in elini öpüp bayram harçlıklarını alırlardı. Sonra hep beraber neşe içinde Zeynep hanımın yaptığı su böreği ile bayram kahvaltısını yaparlardı. Zeynep Hanım, durakladığında bütün bunlar bir film şeridi gibi gözünün önünden geçmişti.
Ne oldu ise, O gece sabaha karşı olmuştu. Gece imsak tan önce kalkmışlardı, teheccüd namazı kılmak için. Ayakta ve giyinik idiler. Birden bir uğultu kopmuş ev sallanmaya başlamıştı. Evin içindeki eşyalar devriliyor, duvarlar çatırdıyordu. Bir anda her taraf karanlıklara gömülmüş, ne yapacaklarını bilmeden gayri ihtiyari kelime i Şehadet getirip evden çıkmaya çalışmışlardı. O hengâmede, nasıl olduğunu bilmedikleri bir şekilde kendilerini dışarıda bulmuşlardı. Kendilerine geldiklerinde, deprem olduğunu idrak etmişler çocukları ve torunlarını aramışlardı. Bir kaç saat sonra, güneş doğup etraf aydınlandığında ise evlerinin bir enkaz yığını olduğunu ve bütün ailelerine mezar olduğunu dehşet ve korku ile anlamışlardı.
İlk şok geçtikten sonra, devlet ve sivil toplum görevlileri bölgeye akın etmişler, var güçleri ile enkazlardan kurtarma çalışmalarını başlamışlardı. Çadırlar kurulmuş aş evleri açılmıştı.
Hayri Bey ile Zeynep Hanım, Beşir Derneğini bu günlerde tanımışlardı. En sıkışık ve zor zamanlarında, karşılarında son derece samimi cana yakın insanlar onların dertlerine koşuyordu. Gülen yüzleri ile kayıplarını unutturmak için ellerinden geleni yapma telaşında idiler. Hayri Bey’in evinde enkaz kurtarma çalışmaları son bulmuş, cenazeler bir bir defin edilmişti. Hayri Bey ile Zeynep Hanım cenazeler çıktıkça her seferinde “Allah’tan geldik yine Allah’a döneceğiz” demişler, bütün bu olanların, Allah’ın cc kendilerini sınamak için bir imtihanı olduğunun idraki içinde, acılarını içlerine akıtarak imanlarına ve birbirlerine sımsıkı sarılmışlardı.
Gerçekten dayanılması güç acılar yaşıyorlardı. Bu zor günlerde, nurlu yüzleri, mütevazı halleri ile Beşir Derneği gönüllüleri unutulmaz hizmetler ediyordu.
Bu günlerde Hayri Bey eşi Zeynep Hanıma “Hatun çocuklarımız, can parelerimiz şehit, mallarınız sadaka oldu. Bu felaket karşısında bize sabırdan başka bir pay düşmedi. Lakin gel gör ki benim canım daha fazla burada yaşamayı kaldıramıyor. Gidelim buradan” dediğinde, Zeynep hanımda aynı his ve düşünceler içinde idi. “Sen bilirsin bey” dedi sonra “Nereye gideceğiz bütün eşimiz dostumuz akrabalarımızdan kalanlar burada” dediğinde
Hayri Bey ” Fark etmez nere olursa olsun” dedi.
Bu konuşmalara kulak misafiri olan Beşir Derneği görevlisi Fatih,
“Hayri Amca, bizim memlekete gidin. Bizim memleketin havası sert, insanı mert, toprağı sağlamdır” deyiverdi.
Hayri Bey “Yeğenim neresi sizin memleket” dediğinde “Yozgat, Hayri Amca” dedi.
Sonra “Hayri Amca, biz size ev de buluruz eşya da buluruz her ihtiyacınızı görürüz” dedi bütün samimiyetiyle
Aşağı yukarı gidecekleri yer belli olmuştu.
Gerçekten öyle olmuştu. Kendilerinden önce haberleri gelmişti Yozgat’a. Beşir gönüllüleri dört bir koldan evi bulmuşlar eşyaları da dizmişlerdi.
Yozgat’a yerleşmelerinden kısa süre sonra Ramazan ayına kavuşmuşlardı. Beşir Derneği Ramazan ayı boyunca günlük sıcak yemek servisi yapmıştı.
Hayri Bey her seferinde “Evladım, gerek yok biz kendimiz yemeğimizi yaparız” demesine rağmen “Olur mu Hayri Amca siz bizim misafirimizsiniz” demişlerdi.
Bu güzel insanlarla her gün yüz yüze gelmek onlara acılarını bir nebze unutturmuştu. Lakin Ramazan Bayramın habercisi, Arifenin gelmesi Hayri Bey’in yaralarını yeniden kanatmıştı.
Hayri Bey, arife günü kendini Maraş da sanmış, her bayram yaptığı alışverişi yapmış eve gelmişti.
Bayram günü ise, her zaman yaptığı gibi sabah namazına gitmiş, namazdan sonra, bayram namazı vaktine kadar vaaz dinlemiş, bayram namazını kılıp eve gelmiş, kanepeye oturup eski bayram günlerin hayaline dalarak dışarıyı izlemeye başlamıştı. Oğullarının, kızlarının torunlarının gelmeyeceğini bile bile onları beklemeye koyulmuştu.
Zeynep Hanım, bir an bayramlaşmak için Hayri Bey’e yöneldi, gözü masaya takıldı durdu.
O sıra kapı zili çaldı. İkisi birden irkildiler. Kim gelmişti. Acaba bir mucizemi oldu, gibi gibi düşünceler şimşek hızıyla gözlerinin önünden geçti. Birden göz göze geldiler hareketsiz donuk üzgün Hayri Bey, birden canlandı. Heyecan ile “Hanım aç kapıyı” dedi. Hayri Beyin heyecanı Zeynep hanıma da can katmıştı. Çevik adımlarla kapıya yöneldi kapıyı açtı.
Hayri Bey uzaktan “Kim geldi hanım” diye sesleniyor, Zeynep Hanımdan cevap gelmiyordu. Merakla kapıya yöneldi. Zeynep Hanımın yanına geldiğinde, kapıda nur yüzlü gözlerinin içi gülen iki genç “Selamünaleyküm Hayri Bey Amca misafir kabul ediyor musunuz” dediğinde şaşkınlık içindeki Hayri Bey “Estağfurullah o ne demek evladım buyurun” dedi. İçeriye giren iki gencin arkasından, ellerinde birer börek tepsisi bulunan iki hanım, onların arkasından irili ufaklı beş tane çocuk içeriye doluştular. İçeriye girme işi tamamlanınca gençlerden daha olgun olanı “Oturmadan önce bayramlaşalım Hayri Amca“ dedi. Zeynep hanımla Hayri Bey, şaşkın şaşkın birbirlerine baktılar. Zeynep Hanım birden ciddileşti. “Durun!” Dedi. Şaşkınlık geçmeden Hayri beyi ve misafirleri hemen içeri aldı her zaman yaptıkları gibi herkesi sıraladı. En başa kendisi geçerek bayramlaşma törenini başlattı.
Hayri Bey bütün sıkıntılarını unutmuş havaya girmişti. Sırası ile elini öpenler ile bayramlaşıyor harçlıklarını veriyordu.
Bayramlaşma bittikten sonra Zeynep Hanım her zamanki sevgi dolu merhameti ile “Hadi bakalım şimdi herkes sofraya” demiş misafirlerini davet etmişti. Hayri Bey, o sıra “Evladım isterseniz tanışalım siz beni tanıyorsunuz gerçi. Bende sizi tanımak isterim” dediğinde. Gençlerden daha olgun olanı, “Hayri Amca bizler Beşir Derneğinden geliyoruz” demişti.

YORUM YAP

YASAL UYARI! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen kişiye aittir.