YOZGAT’IN FİİLİ KURULUŞU
Bir şehir hemen kurulmaz. Devlet idaresinin onayı ve halkın yeni kurulacak şehrin yer alacağı bölgeye ilgisiyle oluşur.
Osmanlı çok dinli, çok dilli ve çok mezhepli bir yapıydı. Bu yapıyı Bizans’tan, Selçuklu’dan devralarak gelmişti. Hristiyanlar Katolik, Protestan ve Ortodoks olmak üzere 3 mezhep halindeydi. Müslümanlıkta ise Sünnilik ve Alevi inancı öne çıkmaktaydı. Ama Osmanlı Rum, Ermeni, Arap, Kürt, Boşnak, Arnavut, Bulgar, Makedon, Karadağ vb. gibi 16 etnik milletin ortak bir iradesiydi. Türkler de bu 16 paydaştan biriydi.
Osmanlı kuruluşundan itibaren Türk kimlikli bir devlet sanılmasına rağmen, Türklük Osmanlı da pek itibar edilen bir toplum değildi. Bunda da İç Anadolu ağırlıklı yaşayan Türkmenlerin İstanbul’a ulaşım zorluğu neden olmuştur. Yozgat’ın kurulduğu 1730’lu yıllardan itibaren bir Yozgatlının İstanbul’a ulaşması, 9-10 gün at, eşek, katır sırtında Samsun’a, oradan da deniz yoluyla 2-3 günde ancak ulaşabiliyordu. En iyimser hesapla yolculuk 12 gün sürüyordu.
Ancak Balkanlardan, Adriyatik’ten, Ege adalarından veya Kafkaslardan İstanbul’a en geç 2-3 gün içerisinde ulaşabiliyorlardı. İstanbul deniz yolu ile daha rahat ulaşılabilen bir merkezdi. Dolayısıyla Anadolu’nun tam ortasında ve denize uzak kalan İç Anadolu’nun İstanbul’da esamesi okunmazdı. Osmanlı sarayında Rumelili, Kafkasyalı olmak bir imtiyaz idi.
Çapanoğlu sancak yetkisini aldığında ise bölgenin sosyolojisi şu şekilde idi:
Rumlar, Ermeniler ve Türklerin birlikte yaşadığı Akdağmadeni ve Boğazlıyan halihazırda kurulmuştu. Akdağmadeni kırsalında Türkler çoğunluktayken, ilçe merkezinde Rumlar daha etkindi. Boğazlıyan, Çandır ve Uzunlu’da ise Ermeniler ve Türkler bir arada yaşamaktaydı. 1910’lu yıllarda Boğazlıyan’da 700 hane Ermeni 400 hane Türk bir arada yaşamaktaydı. Diğer yerleşim yerlerinde de ayrı ayrı köyler ile birlikte bir arada yaşanan köyler de mevcuttu.
Sancak geliri ise şu şekildeydi; Hayvanlardan alınan Aşar, tahıl ürünlerinden alınan Öşür ve Hristiyanlardan alınan Cizye vergisiydi. Aşar ve Öşür vergi oranı İslam dinindeki gibi 40’da bir idi. 80 koyunu olandan 2 koyun, 100 koyunu olandan 2 koyun ve 1 kuzu alınıyordu. Osmanlı devleti adına vergi toplayan Sancak Beyi Çapanoğlu bu vergilerin büyük bir kısmını şehirleşme için harcıyordu. Hayvan yetiştiricisi olan Çapanoğlu, şehrin imarından pek anlamıyordu. Bu sebeple Nakkaş Simon isimli Yozgatlı Ermeni bir vatandaşa bu işi teslim etti. Camilerin bakımı, ibadet ve eğitim konularında ise Cevheri Ali Efendi görevlendirildi. Yozgat’ın şehirleşme çalışmaları ve eğitimi konusunda bu iki isim büyük işler başardı. Özellikle Nakkaş Simon’un ailesinden gelen Ohannes Aslanyan Yozgat’ı Yozgat yapan isim olmuştur.
Büyük Cami daha ortada yokken Rumlar, Ermeniler ve Türkler ayrı ayrı mahalleler oluşturmaya başladılar. Türklerin ağırlıklı olarak Çatak, Nohutlu ve bugün Tekke mahallesi olarak bilinen kesimlere yerleşirken, Ermeni ve Rumlar ise Eskipazar, Tuzkaya, İstanbulluoğlu ve Köseoğlu mahallelerine yerleşti. Özellikle zengin Rum ve Ermeniler büyük cami çevresindeki mahallelere yerleşirken orta sınıf daha kenar mahallelere yerleşti.
Yozgat’ta bugün Eski Anadolu Lisesi yerinde ahşap yapılı Ermeni kilisesi yer alıyordu. Bu yapı Cumhuriyet döneminde İsmet Paşa Okulu olarak hizmet vermiş, Demokrat Parti zamanında ise Anadolu Lisesi’ne çevrilmiştir. Bugün Fatih Camii olarak bilinen yapı ise Ortodoks kilisesi olarak yapılmıştır. Binanın Büyük Cami ile aynı yıllarda yapıldığını düşünmekteyim. Bu yapıda kullanılan taşlar, Sorgun’un Mogallı Köyü taş ocaklarından temin edilip camız kağnılarıyla buraya getirilmiştir. Müslümanlar için ise, Aşağı Çatak Mahallesi’nde bulunan Cevheri Ali Efendi Camii, Başçavuş Camii ve Nakipzade Camii, Çapanoğlu Büyük Camii öncesinde yapılmış ve bugüne kadar Yozgat’ın Müslüman kesimine hizmet vermiştir. (Sürecek)