Gecenin sessizliğini koyunların getirdiği geviş bozuyordu. Sürü, bütün gün otlamış, karınlarını yeşil lezzetli otlar ile doldurmuşlardı. Yamacına yattıkları dağın eteğinde, gece boyunca, karınlarına doldurdukları yeşil otları tekrar geri çağıracaklar, sonra çiğneyip yutacaklar,böylece bu lezzetli otlar biz insanlar için mis gibi et ve süte dönüşecek idi. Koyunlar sakin sakin Yaradan’ın kendilerine ilham ettiği işi yapıyor, sürünün muhafızı olan bir çift Kangal da stratejik mevzilere konumlanmış güvenliği sağlıyorlardı.
Çoban işini iyi bilen biri idi. Sürüsünü gecelemek için seçtiği konum da her zaman güvenliği dikkate alırdı. Koyunlar emanet idi. Öncelikle emanete sahip çıkmak O nun için her şeyden önemli idi.
Çoban Ferhat’ı Rahmetli babaannesi büyütmüştü.Annesi,Ferhat henüz yürümeye yeni başlamışken yakalandığı bir hastalık sonucu vefat etmiş, babası da başka bir kadınla evlenip onlardan ayrılmıştı. Rahmetli dedesi ben torunumu üvey anne eline bırakmam deyip vermemişti. Dedesinin bu kararı hem babası, hemde üvey annesi tarafından ayakta alkışlanmıştı. Ferhat,
dokuz on yaşlarında var yada yok idi. Dedesi komşu köye çobanlık etmeye gidecek idi. Ferhat, illa ben de geleyim diye günler evvelinden ısrara başlamış dedesi “Oğlum sen daha küçüksün dayanamazsın “dedi ise kim dinler. “Geleceğim de geleceğim.”
Dedesi, Ferhat’ı hem torunu, hemde öksüz olduğu için çok severdi.
“Tamam hazırlan yarın sabah erkenden yola çıkacağız kerata ” dedi. Dedesinin bu kararında babaannesinin payı da vardı. Konuşurlarken duymuştu.
“Bey, götür. Çocuk çok hevesli. Kalbi kırılmasın. Zaten yakın köye gidiyorsunuz. Bir kaç gün sonra biri ile geri gönderirsin”
Akşam babaannesi, Ferhat’ı, yolculuğa hazırlamak için bir teşt’in içinde güzelce yıkadı. Bir taraftan yıkıyor diğer taraftan kulağına şunları söylüyordu.
“Ferhat’ım şu dediklerimi iyi belle. Kulağına küpe yap.
Koyunlar size emanettir. Onlara gözün gibi sahip çık.
Her ne olursa olsun yalan konuşma.Yapamayacağın işe söz verme. Bir kere söz verdin mi O sözü muhakkak yerine getir.”
Babaannesinin bu sözleri Ferhat’ın ruhuna sinmişti.
Ferhat etrafı kolaçan etti. Görünür de sıkıntı olacak bir şey yoktu. Eşeğin taşıdığı malzemeleri hayvanın sırtından indirdi. Kilimi yere serip sırt üstü uzandı. Açık bir yaz gecesi idi. Gökyüzü bütün güzelliği ile kendisine bakıyor, yıldızlar sanki bir ahenk içerisinde hu hu diyorlardı. Ferhat bir müddet yıldızları seyir eyledi. Bu sıra aklına köydeki evinin kapısı önünde duran traktör geldi. Canı sıkıldı. Yan döndü uyumak istedi.
Osman Ağanın “Evlat herkes bildiği işi yapmalı”nasihatı kulaklarında çınladı. Bu sözü hatırlamak iyice canını sıktı. Yatamadı kalktı sürünün etrafında gezinme başladı.
Ferhat yenice evlenmiş eşi ile birlikte Osman Ağanın köyüne gidip onların koyunlarına çoban olarak durmuştu. Osman Ağa, hakkaniyetli bir adamdı. Onlara küçük bir ev tahsis etmişti. Emeğinin karşılığını tam olarak vermişti. Ferhat, Osman ağanın koyunlarını yıllarca gütmüş idi. Bu geçen yıllarda Ferhat’ın iki çocuğu ve hatırı sayılır derecede de koyunu olmuştu. Bir gün Ferhat, Osman Ağa ya
“Ağam müsaade edersen ben artık kendi köyüme dönmek istiyorum ”
Osman ağa, Ferhat’ı işini iyi yapması sözüne sadık olması asla yalan söylememesi gibi huylarından dolayı severdi. Onun gibi çoban, zor ele geçerdi. Bu yüzden gitmemesi için ne kadar ısrar etti ise Ferhat kararından vaz geçmedi.
Osman Ağa “Peki evlat tamam gidebilirsin.” dedi
“Yalnız şu nasihatlarımı unutma. İnsanın en kolay yaptığı ve en çok kazandığı işi bildiği işidir. Bilmediğin işe girişme. Çıraklığını yapmadığın işin ustalığına kalkışma ”
Ferhat, Osman Ağa ile helalleşti. Kendi köyünün yoluna düştü. Köyde, atasından kalma bir ev ve bir kaç parça tarlası vardı.
Ferhat kendi köyüne biraz da zengince dönmüştü. Bu zengin olma durumu ve etrafından gelen telkinler ile fikrini değiştirmiş bundan sonra çobanlık değil çiftçilik yapacak idi.
Artık çoban Ferhat olarak anılmak da istemiyordu. Karısı etme gitme dedi isede onu dinlemedi.
Elindeki koyunları pazarda satıp eski model bir traktör aldı. İş sadece traktörle bitmiyordu. Gerekli ekipmanları da aldı. Böylece on yıllık emeğini bunlara yatırdı.Ferhat,kendi tarlasının yanı sıra komşularının tarlalarını da ortağına işleyecek, yeni tarlalar alacak Ferhat ağa olacaktı.Hayali bile böyle güzelse gerçeği nasıldır kim bilir diye içinden
geçtikçe, daha fazla hevesleniyordu.
Hevesle işe başladı. Sabah erkenden kalkıyor tarlaya gidiyor akşam yorgun olarak eve dönüyordu. Günler böyle geçerken tarladan geldiği bir gün, traktör birdenbire stop etti. Ferhat, ne kadar uğraştı işe traktör çalışmadı. Çaresiz yaya olarak köye geldi. Komşularına durumu anlattı. Kimisi mazot bitmiştir, kimi suyu bitmiş hararet yapmıştır. Diye yorumda bulundular. İşten anlayan komsu Ferit ile traktörün yanına geldiler. Ferit direksiyona geçti konağı açtı yağ lambasının yandığını gördü
“Ferhat bu yağ lambası ne zamandır yanıyor “dedi
Ferhat yağ lambasının hangisi olduğunu dahi bilmiyordu.
“Hangisi” dedi
Ferit “işte bu komşum. Sen bu lambanın ne işe yaradığını da bilmiyorsun o vakit”
Ferhat ses çıkarmadı.
Sadece “bu sabahtan beri yanıyor “dedi. Ferit
“tarlada bir kez istop etti mi?
“Evet”
Geçmiş olsun komşum,seninki yatak sarmış.
Ferhat şaşkınlıkla “O ne demek” dedi. Ferit
“Senin anlayacağın motorun yağı bitmiş. Yağsız çalıştırmışsın bir müddet sonra durmuş. Senin motor ilçeye gidecek yeniden rektefe yapılacak.
“Yani “ dedi Ferhat
“Yanisi epey bir masrafı var”
Ferhat’ın başından sanki kaynar sular döküldü. Bütün hayalleri gözünün önünde uçmaya başladı.
Ne kadar masraf diyebildi.
Ferit “Onu usta bilir .
Ferit in traktörü ile çekip, kapının önüne bıraktılar.
Ertesi günü Ferhat ilçeye gitti Sanayideki ustaya durumu anlattı. Ustanın tamir için söylediği rakam traktörü aldığı paranın yarısına yakındı.
Ferhat’ın bu masrafı karşılayacak parası kalmamıştı.
Çaresiz eve geldi.
Ne yapacağını kara kara düşünürken bir gün karısı
“Kalk bey bu böyle kara kara düşünmek ile olmaz. Geçenlerde komşu köye çoban arıyorlardı. Sen git bildiğin iş yap” dedi.
Ferhat çaresiz bildiği işi yapmaya karar verdi
“Kendi düşen ağlamaz. Büyük sözü dinlemeyen büyüyemezmiş “diyerek komşu köyün yolunu tuttu.
ALİ RÜZGAR