1960 ihtilalinin ardında 1963 yılında İnönü başbakan oldu. Menderes hükumeti gitti, ama ABD başka yoğun taleplerde bulunuyordu. İnönü bunlara evet diyemezdi. En son Amerika’daki görüşmede İnönü’yü düşürüp Demirel’i getirdi. Demirel bir mühendisti, proje adamıydı. Morrison şirketinin komisyoncusu olduğu için Morrison Demirel diye anılmıştır. 64’ten itibaren Demirel’li yıllar başladı. 80’e kadar geldi. Daha sonraki yıllarda 60’lı yıllardan genelde buğday üretiminin nispeten arttı, çiftçilik öne çıktı, güçlenen hayvancılık ile tiftik ticareti de arttı. Çünkü insan nüfusu ile birlikte kumaş ihtiyacı da artıyordu.
70’li yıllardan itibaren Türkiye siyasetinde çok büyük farklılaşmalar başladı. Demokrat Parti’den Adalet Partisi çıktı. CHP yoluna devam etti başka partiler de kuruldu. Bölükbaş’ın kurduğu Cumhuriyetçi Köylü Parti de 69’lu yıllarda Alpaslan Türkeş ve arkadaşlarının eline geçti. Türkeş 1947 yılında seçilerek Amerika’ya gönderilmiş 200 tane Amerikancı subayın en önde geleniydi. Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi’ni ele geçirince Türkiye siyasetinde lafta Türklüğü ve Türk milliyetçiliğini, gerçekte ise şekilci milliyetçiliği hayata geçirmeye başladı. Türk İslam sentezine dönecek hareketle Türklüğün de önüne İslam’ı koyarak İslamcı bir ruh aldılar. Bunu Ankara’da yapamayacaklarını gördüler kongreyi Adana’ya aldılar. Parti, Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) ismini Adana’daki kongrede aldı. Ankara’da kongre yapamadılar. Kongre sonrası istedikleri gibi hareket ederek 69’dan itibaren Türkiye’de siyaseti Amerikancı bir çizgiye getirdiler. 9 ışığı icat ettiler. Hitler’in Davam kitabından ilham aldılar. Amerikancı kurmayların yarattığı bir kitaptı. Oysa bir altı ok vardı. Bunu belirtmekte fayda var. Altı ok cumhuriyeti ilan etmiş, kurtuluş savaşı vermiş devlet kurmuş demokrasi getirmiş bir partinin 200 yıllık Anadolu aydınlanması Türk insanının aydınlanmasının özetiydi.
Bunlar Milliyetçilik, Laiklik, Cumhuriyetçilik, Halkçılık, Devrimcilik, Devletçilik. Bu ilk 3’ü Milliyetçilik laiklik ve cumhuriyetçilik 1789 Fransız ihtilalinden etkilenerek alınmıştı. Diğer üçü de halkçılık devletçilik devrimcilik 1917 Ekim devriminden etkilenilmişti. Bunlar 200 yıllık bir aydınlanmanın eseridir. Yani Fransız ihtilali 1789’da başladı. Ardından Jön Türkler İstanbul’u Avrupa’yı etkiledi. Ekim devrimi de emperyalizme karşı kolektivist ekonomi iddiasıyla çıkmış bir devlet düzeniydi onun da etkisini gördüler. Ama Atatürk ve arkadaşları hem realist hem idealisttiler. İdealistlik ile yeni devlet kurmanın nasıl mümkün olacağını biliyorlardı. Realistler Müslüman Türk toplumuna kolektivist ekonominin uymayacağını da biliyorlardı. O nedenle karma ekonomik sistem yani özel sektörün yapabileceği her şeyi yapması. Özel sektörün ve aklı gerektiren yerlerde de devletin işe dâhil olması gerekmekteydi. Bunu hayata geçirdiler. Bu 6 okun biri milliyetçilik. Nedir milliyetçilik dendiğine karşı emperyalistlere karşı halkı ve vatanı korumak. İkincisi Laiklik, laiklik ise farklı düşünenleri farklı inançta olanları veya hiç inanmayanların da can ve mal güvenliğinin devlet tarafından korunması, bir arada yaşayabileceğinin temel desturudur. Cumhuriyetçilik ise; Osmanlı, bir soydan gelen padişahın halifelerin yönettiği bir devletti. Onun yerine Fransız ihtilalinden etkilenerek cumhuriyetçilik uygun görüldü. Halkın, milletin seçtiği temsilcilerin mecliste millet için alınacak faydalı kararları alması. İşi keyfiyete bırakmayıp söz hakkını halkın alması. Bu yüzden çok önemlidir. Diğeri Sovyet devriminden etkilenen üç maddeye gelince;
Halkçılık, yani halk gibi olmak. Mütevazı olmak burjuvazi davranışlar içinde olmamak. Osmanlıda bu çok yaygındı derebeylerinin burjuva kesimlerin sarayı kontrol altına almasıyla halk hep ezilmiştir. Cumhuriyet devrimiyle halk başa geçirilmiştir. Başta da 600 yıl boyunca aşar ve öşür ile yoğrulan çiftçi, cumhuriyetin ilk yıllarında Aşar ve Öşür’ün kaldırılmasıyla rahat etmiştir.
Devletçilik ise özel sektörün yapamayacağını devletin yapmasıdır. Devletçilik çok önemli bir olaydır. Bunun planlaması ve mali külfetleri şahıslarla yüklemek mümkün değildir. Büyük barajlar, tren yolları, limanlar, hastaneler yapmak devletin görevidir. Haberleşmenin altyapısı devlette olmalı ki vatana karşı bir ihanet olmasın. Sağlık devlette olacak ki vatandaş rahatça devletine güvenip hizmetlerden faydalansın. Eğitim muhakkak devletin elinde olacak. Devlet kanalıyla çağdaş Atatürkçü nesillerin yetiştirilmesi için eğitimin üretim için olduğu felsefesiyle ve ülkeye bağlılıkla hareketle devlete bağlı olmasında fayda vardır.
Devrimcilik, devirme kökünden gelen sözcük olmasına rağmen anlamı asla devirmek dağıtmak değildir. Daha iyi bir hayat yaşanabilir anlamındaki iddiadır. Devrimci, deviren döken değildir. Daha iyi hayat iddiasını halk ile birlikte yaşama getirme arzusundaki bedel ödeyecek ruh halinde topluma önderlik edecek insanlara verilen addır. Devrimci öyle her sıradan insanın olacağı ruh hali değildir. Topluma kendini adamak akla bilime hizmet etmek inanarak hareket edip toplumun ileri gitmesini sağlamaktır. Hiçbir zaman devrimcilik, inanan samimi bir Müslüman’a karşı olamaz. Olan ise tek kelimeyle anarşistlik yapar. Din toplumların ihtiyaç duyduğu en önemli manevi hazdan birisidir. Bu yüzden herkes inandığı gibi yaşamakta özgürdür. Bunu laiklik içinde belirtmekle birlikte dini formatları sahiplenmenin en büyük sorumluluğu devrimcilere düşer. Bırak isteyen istediği gibi inansın devrimciler hiçbir zaman dine karşı gelmezler gelmek de akıl kârı değildir anarşi yaratır. (Sürecek)