""

HACI AMCA « Yeniufuk Gazetesi

24 Kasım 2024 - 12:45

HACI AMCA

HACI AMCA
Son Güncelleme :

09 Ağustos 2023 - 17:38

Serhat, uykusunun arasında sinir bozucu bir şekilde çalan alarmla, irkilerek uyandı. Eli, gayri ihtiyari komidinin üzerindeki saate uzandı. Sessizlik odayı kapladı. Bunun son alarm olduğunu bilmenin rahatlığı ile zorla kalktığı yatağa tekrar uzandı. Alarmsız bir uyku çekmek istiyordu. Yatağa uzanması ile yerinden fırlaması bir oldu. Bu defa da beyninin içinde kurulan alarmlar ötmeye başlamıştı. Yatamazdı. Acilen kalkmalı, yapması gereken işi en kısa zamanda bitirmeli idi. Bütün gece çalışmış hatta geceler boyu çalışmış, internetten ve kitaplardan okumalar yapmıştı. Artık okuduklarını dinlediklerini yazıya geçirmesi gerekiyordu.
Yaşadığımız çağda, toplumların ve bireylerin en büyük problemi olan stres ve huzursuzluk hakkında bir yazı yazması gerekiyordu.Dün gece son okumalarını yapmış bu sabah itibariyle yazmaya başlayacaktı. Uyumadan önce buna karar vermişti. Kalktı alelacele bir duş aldı. Hava sıcaktı rahat kıyafetlerini giydi bilgisayarın başına geçti. Yazmak isteğini bastıran daha güçlü bir arzuyu bütün vücudun da hissetti. Bütün iç organları adete koro halinde açız diyorlardı. Ne zaman yemek yediğini düşündü.Tam zamanını bilemedi. İsteksizce yerinden kalktı mutfak olarak kullandığı bölmeye geçti.Sağa sola bakındı. Buzdolabının kapağını açtı. Tam takır kuru bakır “İki su bir ekmek yerine geçer” deyip sürahiden bir bardak su doldurup tepesine dikti. Tekrar yerine oturdu. Bu sefer iki su bir ekmek yerine geçmemişti. Açlığı azalmamış sanki daha artmıştı. Birden tahtakaledeki simit- poğaça fırını gözlerinin önüne geldi. Susamlı, tahinli, zeytinli, kıymalı, peynirli börekler, poğaçalar ,açmalar vitrine dizilmiş sanki kendisini çağırıyorlardı.!
“Hoş geldiniz. Ne arzu edersiniz”?
İrkildi. Evden nasıl çıktığını, o dik kaldırımı nasıl geçtiğini hiç hatırlamıyordu.
“Teşekkürler, bana bir tahinli birde zeytinli verir misiniz” dedi. Ücreti ödeyerek, fırından çıkıp sağ kolu üzerindeki aralığa saptı. Sıra sıra dizilmiş küçük dükkanları geçtikten sonra tarihi çınar ağacının gölgelendirdiği küçük meydana geldi. Buradaki çay ocağının çayı, gerçekten güzel oluyordu. Mekan da insana huzur veriyordu. Çınarın esintisine eşlik eden hafif müziğin, bu huzura katkısı aşikardı. Tabure tipi oturaklar, küçük küçük masaların olduğu kısmı geçerek normal masalar ve sandalyelerin olduğu kısımdan bir masaya oturdu. Karnındaki açız korosunu susturduktan sonra yazma işine başlayacaktı. O yüzden bilgisayarını da yanında getirmişti.
“Ne alırsınız” diyen garsona duble bir çay söyledi.
Çay’ın gelmesini beklerken etrafını süzmeye başladı. Masalar yarı yarıya boştu. Az ilerde bir aile oturmuş etrafa koşuşturan çocuklarını zapt etmeye çalışıyorlardı. Çocuğa, annesi bir taraftan, babası öteki taraftan koşma oğlum düşeceksin, aman oğlum terleyeceksin diye sürekli komutlar yağdırıyorlardı. Bırakmıyorlar ki, çocuk biraz çocukluğunu yaşasın. Düşsün kalksın,terlesin, soğusun ki büyüsün. Hata yaptığını bilsin ki, onlardan ders çıkarmayı öğrensin .
Garsonun “Buyur abim afiyet olsun “ sesi olmasa iç dünyasında o ebeveynler ile çok ciddi bir kavgaya tutuşacak idi. Neyse ki garson araya girmişti.
Duble çayı gelmişti. Kesekağıdını yanlamasına yırtarak bir nevi sofra bezi şekline dönüştürerek içindeki tahinli ve zeytinli poğaçalarını ortaya çıkardı. Burnuna mis gibi kokular geldi . “BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM” diyerek tahinli den bir parça ısırdı çayından bir yudum aldı.
“Selamünaleyküm yeğen afiyet olsun” diyen bir ses ve o sesin sahibi yan masaya oturdu.
“Aleyküm Selam Hacı Amca buyur beraber olsun” diye karşılık verdi.
“ Sen devam et yeğen, biz o işi çoktan yaptık. Merakımı bağışla senin bu öğünün adı nedir”
Sonra kendi sorusuna kendi cevap verdi.
“ Bekarlık ve yalnız yaşamak zaharki”dedi. Karşılıklı gülümsediler.
Serhat, bir yandan poğaçalarını yerken bir yandan da yan masaya gelen komşusunu göz ucu ile incelemeye başladı. Gümüş gibi parlayan aksakallar, sakalların üstünde hafif hilal biçimli kaşlar ve kaşların altında derin derin bakan ela gözler, bakışlar sanki insanın içini okuyacak gibi. Geniş bir alın ve baş da ise temiz bir takke, ilk bakışta göze gelenler idi. Yaşını tahmin etmek sanki zordu. Gümüş rengi sakallara ve saçlara bakarsan 70 i geçmiş olmalı dersin. Hacı amcadaki neşe ve zindelik ise daha ben o yaşlara gelmedim diyordu. Birden kendisi ile kıyasladı. Bu neşe, bu pozitif enerji kendisinde yoktu. Bu düşünce ile daha dikkatli bakmaya başladı. Hacı Amca, kendisi ile barışık zinde ve neşeli bir insandı. İmrendi.
Hacı Amcanın zinde, neşeli ve pozitif hali daha çok ilgisini çekti. Onun yaşındaki tanıdıkları gözünün önüne geldi çoğu bastona düşmüş enerjilerini kaybetmiş mutsuz ihtiyarlardı. Her gün değişik değişik ilaçlar içiyorlar, kendilerinden başkasını düşünmüyor, kendi aralarındaki sohbetlerin de ise, sürekli ya sağlıklarından yada yakınlarından şikâyetçi oluyorlardı. Biran aklından geçen bir fikrin peşine düşmek isteği ile. “Hacı Amca, buyur sana bir çay ikram edeyim biraz sohbet ederiz.” dedi.
Hacı amca “ Davete icabet etmek peygamberimizin a.s sünneti” diyerek yaşında umulmayan çeviklikle masasını değiştirdi.
“Maşallah Hacı Amca, sağlık sıhhat yerinde neşe ise tavan yapıyor” dedi. Bu arada yanlarına gelen garsona çaylarını tazelemesini söyledi. Çaylar geldi araların da tatlı bir sohbet başladı. Sohbet sırasında Hacı Amcanın, genel kültürü olaylara entelektüel bir gözle bakması hiçbir şeyden şikayet etmemesi çok garibine gitti. “Artık dayanamayacağım soracağım” dedi.
“Hacı amca çok merak ettim sizdeki bu zindelik, bu neşe bu pozitif enerji, böyle her şeyden haberdar olmak, nasıl oluyor? Benim sizin yaşınız da tanıdığım bir çok insan var, siz onlara hiç benzemiyorsunuz.”
Hacı amca sorunun bitmesini bekledi. Gülümsedi. “Yoo herkes gibiyim. Yaşlı sıradan bir ihtiyarım diyerek mütevazi bir cevap verdi.
“ Yok yok dedi” delikanlı. “Öyle değilsiniz” Hacı amcanın anlatmasını teşvik etmek için “Yanlış anlamayın, bir yazı hazırlıyorum. Konusu, insanların, toplumların huzursuzluğu,mutsuzluğu ve çareleri hakkında. Belki sizin anlattıklarınızdan faydalanırım diye soruyorum.” dedi. Serhatin bu samimi ve yardım talep eder hali karşısında Hacı Amca bir an düşündü.“Peki dedi. Ben az anlatayım sen çok anla yeğen diyerek söze başladı.
“ İnsan yaratılışı gereği, beden ,akıl ve gönül’den oluşur. Gönül’e ruh yada kalb diyenler de vardır. Bu muhteşem üçlü sağlıklı olursa insan da sağlıklı neşeli ve huzurlu olur.İnsanlar huzurlu olursa toplumda huzurlu olur. Bunun için;
– Bedenin sağlığı için, doğal beslenme ve günlük bir saat egzersiz, yani spor,
– Aklın sağlığı için, en az bir saat faydalı kitap okuması,
-Kalbin ve ruhun sağlı için de, günlük en az bir saat Yaradanı zikir etmek gerekir yeğenim” dedi
Hacı amca, sözlerini bitirdi saatine baktı.
“Ooo vakit gelmiş. şimdi beni çağırırlar” dedi. Çaya teşekkür edip uzaklaşırken yakında ki caminin minaresinden, ALLAHU EKBER- ALLAHU EKBER nidaları yankılanmaya başladı.
Delikanlı, Hacı amcanın anlattıkları karşısında şaşkınlığından ne yapacağını bilemez hale geldi. Güle güle bile diyemedi. Aylardır okuduğu metinleri üç cümle ile özetleyen adamın arkasından hayran hayran bakakaldı.

YORUM YAP

YASAL UYARI! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen kişiye aittir.