Yazımın başlığından da anlaşılacağı gibi bu yazımda çivisi çıkan İstanbul’u yazacağım. Osmanlı’da 600 yıl başkentlik yapmış en az 7-8 bin yıllık yerleşimiyle içinden deniz geçen dünya güzeli bir şehir. 5 bin km2 yüz ölçümüyle km2’ye 4 bin insanın düştüğü finans, kültür, üretim şehri. Ülkemiz 81 vilayetten oluşur 80 vilayetimizin İstanbul’la muhakkak bir ilişkisi vardır, ya oğlu, kızı, kardeşi ya da bir akrabası, hemşerisi İstanbul’da yaşamaktadır. İstanbul Türkiye’dir, Türkiye İstanbul’dur.
İstanbul’un nüfusu bugün 20 milyondur. 70’li yıllarda 3 milyon nüfusu vardı. Son 50 yılda nüfusu tam 7 kat artarak yaşanmaz bir kent halini almıştır. Yılda bir kaç kez İstanbul’a giden bir insan olarak Yozgat’tan İstanbul’a baktığımda şu eksikleri görmekteyim.
-Can ve mal güvenliği kalmamıştır.
-Ulaşım güvenliği yoktur.
-Gıda arzında büyük zafiyetler vardır.
-Bu ülkede birlikte yaşamaya hayır diyenlerin gettolaştığı, devletin kolluk güçlerinin bile etkili olamadığı yerleşimler oluşmuştur. ,
-Siyasetin rant için yapıldığı son 70 yılda konjonktür siyasetlerinin temeli, imar rantları oluşmaktadır.
-Sağ, sol kavramlarının içi boşaltılmıştır.
– Rantta sağcısı, solcusu, İslamcısı, Türkçüsü, kürkçüsü tek bir noktada birleşmiştir.
– Biz bu işten ne kazanacağız derdinde olanlar ve malı götürmek için siyaset yapanlar çoğunluktadır. Bu da hayatı, İstanbul’u yaşanmaz kılmaktadır.
Eski İstanbul’u anlamak için 1960 – 70’li yıllardaki Türk filmlerini izlemenizi tavsiye ederim. Şimdi yukarda başlıklarını saydığım maddelerin içini dolduralım.
İstanbul’da can ve mal güvenliği kalmamıştır dedim. “neden yan baktın” sonrası silahlı bıçaklı olaylar, soygunlar, telefon gaspları, niye yol vermiyorsun kavgaları.
Elektrik direklerini söküp satanlar, şehir mobilyalarını parçalayıp götürenler, apartman korkuluklarını, cümle kapılarını söküp götürenler, çöp kutularını alıp gidenler, yolcusunu döven taksici, bıçaklanan taksici, ölümler, saatlik, günlük denetlenmeyen konaklama tesisleri, kabirlerdeki demir aksamları söküp gidenler, musluk çalmak artık suç değil. Apartman diafonlarını sökmek meslek olmuş. TV’lerde gaspın, hırsızlığın, yaralamanın, adam öldürmenin envai türlüsünü izleyebilirsiniz. Hele Esenyurt ilçesi başrollerde. 80 vilayetten gelmiş hanei berduşlar, Balkanların, Kafkasların, Orta Asya’nın, Ortadoğu’nun tüm gayri meşru hayat kovalayanları İstanbul’da.
Ulaşım en büyük sorundur. Bir yerden bir yere gitmek çiledir.
Gıda güvenliği risk altındadır. 20 milyonluk şehirde Bayrampaşa hali yetersiz kalmaktadır. 3 bölgede yeni toptancı halleri açılmalıdır, öncelikle de fakir mahallelerde 7 gün 24 saat semt pazarları kurulmalıdır. Özellikle süt, süt ürünleri ve et için soğuk hava depoları yapmak büyükşehir belediyesinin ilk görevi olmalıdır. Asgari ücretle İstanbul’da yaşamak esir hayatıdır.
Birlikte yaşamın kıymetini bileyenler, ayrı devlet hayalinde emperyalizmin kulu olanlar 4 göbekten Türk’e, Türkiye Cumhuriyeti’ne ve Atatürk’e düşman olanlar İstanbul’da gettolaştı. 70 yıldır 6 oka düşman kitleler yetişti. İstanbul’daki polis asker sayısı iç güvenliği sağlamakta yetersiz kalacaktır.
1984 yılında ANAP Turgut Özal döneminde çıkarılan 3194 sayılı imar yasasıyla İstanbul, son 40 yılda imar yönünden iğfal edilmiştir.
Sonuç İstanbul finans, kültür, üniversite şehri tatil yöresi olarak kalmalıdır. İstanbul’a yerleşmek, yaşamak şartlara bağlanmalıdır. İstanbul’daki tüm üretim tesisleri İç Anadolu’ya taşınmalıdır. 20 milyonluk nüfus 5 milyona indirilmelidir. Yukarda saydıklarımı bir de 7,5 şiddetinde deprem ortamında düşünün. Aydına düşen de testi kırılmadan önce uyarmaktır. Olabilecekleri düşündükçe İstanbul’da yaşayan yakınlarım aklıma geliyor.
50 yıl önce İstanbul’u görmüş biri olarak bugün İstanbul’a gitmeye korkuyorum. Allah İstanbul’da yaşayanlara sabır ve kolaylık versin. Bu şehri ve Marmara Denizi’ni son 50 yılda kötü siyasetçiler kirletti. Adına da müsilaj diyorlar.
Saygılarımla.