Konferansa Vali Yardımcısı Şükrü Çakır, Yozgat İl Müftüsü Salih Sezik, daire müdürleri, STK temsilcileri ve vatandaşlar katıldı.
Programın açılış konuşmasını yapan Yozgat İl Müftüsü Salih Sezik, 1989 yılından beri Türkiye’de yapılan “Kutlu Doğum Haftası” etkinliklerinin, son yıllarda Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından belirlenen belli temalar üzerinden devam ettiğini belirterek, bu yılki temanın “Hz. Peygamber ve Güven Toplumu” olduğunu ve Yozgat İl Müftülüğü olarak “Kutlu Doğum Haftası” münasebetiyle kırk etkinlik gerçekleştirileceğini söyledi.
Kayseri İl Müftüsü Şahin Güvende haftanın anlam ve önemini vurguladı. Güven, “Bizlerin, öncelikle müntesibi olduğumuz dinimiz İslam’ı en güzel şekilde öğrenmeye ve yaşamaya ihtiyacımız var. Dünya üzerinde iman ve İslam nimetine sahip olan insanların sayısı, 8 milyarın içerisinde 2 milyar kadardır. Şunu çok iyi bilmeliyiz ki şehirlerimiz, ülkelerimiz güvenlikten yoksun ise bunun sebebi, bizim iman ve İslam nimetine sahip çıkmamamızdır. Allah Rasulüsallallahu aleyhi ve sellem, Müslümanların yaşadığı beldeleri şöyle tarif ediyordu: ‘Bir gün gelecek, bir kadın, tek başına San’adanHadramevt’e kadar yola çıkacak, Allah’tan başka kimseden korkmayacak ve o yolculuğunu tamamlayacaktır.’ İnşallah bizler de bu günleri görenlerden oluruz.Peygamber Efendimizin, toplumunu, Kur’an’a, İslam’a, kurtuluşa davet ederken sahip olduğu en büyük sermayesi, en kıymetli hazinesi ‘emin olma’ özelliğiydi. O, toplumunun ne en zengini ne de en nüfuzlusu idi. Aksine O, insanların en fakirlerindendi; hem de yetim ve öksüz idi. Ama insanlar, hiç kimseye vermedikleri, hiç kimseyi çağırmadıkları bir vasıfla onu çağırıyorlardı; ‘Muhammedü’l-Emin…’ Sadece kendisine inananlar değil, inanmayanlar bile onu bu özelliğiyle tanıyor ve bu özelliğiyle ona yaklaşıyorlardı.”
“ÇÜNKÜ SEN, YETİME, ÖKSÜZE KOL
KANAT GERERSİN!”
Peygamber Efendimizin, Hira mağarası günlerinin birindeyken Cebrail Meleğin (AS) kendisine gelip AlâkSûresinin ilk beş ayetini okuduktan sonra evine geldiğinde eşi Hz. Hatice’nin O’na nasıl davrandığını, neler söylediğini anlatan Güven, şunları kaydetti:“Ayetleri aldıktan sonra korkuyla evine gelen Efendimiz, eşi Hatice (r.anha)’dan kendisini örtmesini istedi. Biraz rahatlayıp kendine geldikten sonra, Hz. Hatice durumunu sormuştu O’na. Allah’ın Elçisi de yaşadıklarını bütün ayrıntılarıyla anlattı. Hatice validemizin buradaki davranışları ve sözleri çok ilginçtir. O, Peygamber olan eşine şöyle seslendi: ‘Üzülme, mahzun olma! Allah’a yemin ederim ki O (cc), seni asla mahzun bırakmaz. Çünkü sen, yetime, öksüze kol kanat gerersin. Kimsesiz ve mazlum insanlara yardım edersin. Etrafındaki bütün insanlara kötülük değil, hep iyilik yaparsın. Böyle bir insana Allah Teâlâ, cinleri, şeytanları musallat eder mi?’ Bu örnek, bizim için, bütün aileler için ne kadar da önemlidir değil mi? Evvela eşimizin bize güvenmesi, bizi iyi tanıması gerekir ki sonra dışarıdaki insanlara meramımızı anlatabilelim, onlara ulaşabilelim.
Hatırlayalım ki kendisini öldürmeye karar veren insanların bile emanetleri Peygamberimizde idi. Öldüresiye kin ve nefret duymalarına rağmen, güven konusunda, en kıymetli eşyalarını bile emanet bırakabilecek kadar ‘emin’ görüyorlardı Efendimizi. Bugün aynı şeyi bizler yaşasak acaba ne yapardık? Düşünebiliyor musunuz, birileri bizi öldürmek için harekete geçmişler, evimizi, barkımızı yıkmak için yola çıkmışlar; ama altın, gümüş gibi paha biçilmez eşyaları da bizde emanet olarak duruyor. Belki de biz, bu durumda o emanetlerle birlikte bulunduğumuz yerden uzaklaşırdık değil mi? Ama Allah Rasulüaleyhisselam öyle yapmıyor. Kendisini öldürmeye gelenlerin emanetlerini teslim etmesi için yerine amcaoğlu Hz. Ali (r.a)’ı bırakıyor.
İşte kıymetli kardeşlerim, bizi öldürmeye gelenler, bizde dirilmelidirler. Geleceğimizin güzel olabilmesi ve kurtuluşa erenlerden olabilmemiz için Peygamber Efendimizin kurmaya çalıştığı o eşsiz güven toplumunu bizlerin de kurmamız gerekir.”