Toplumlar bulundukları coğrafyada, bir tarih ekseninde ve o coğrafyanın ekonomisi ile yaşar. Bir sorunun çözülebilmesi için öncelikle iyi anlaşılması, doğru teşhis ile tedavi edilmesi gerekir.
Çok dinli, çok mezhepli ve çok ırklı Osmanlı, tarım-din toplumundan sanayi toplumuna geçemediği, üretemediği için güçsüz kalmış ve neticede emperyalist devletlerce yok edildi. Türk Milleti’nin verdiği fedakâr ve onurlu mücadele sonunda Türkiye Cumhuriyeti kuruldu. Cumhuriyet, herkesi Türk olarak tanımlama arzusunda idi. Ama bu tanıma itirazlar oluştu ve itirazlar isyana dönüştü. İsyanların temeli, Osmanlıyı yıkan emperyalist ülkelerin bölgede kurulacak kukla bir Kürt devleti kurma arzusundadır. Buna sebep de coğrafyanın önemidir. Petrolü ve enerji tekelini elinde tutan emperyalistlerin bölge ile ilgili yeni harita çizme arzusu ve bu arzuyu bekleyen bir halkın olduğu kesindir.
Bugün büyük bir organizasyon ile karşı karşıyayız.
Olay çok vahim ve çetindir. Ve bu olayı Türk’ün – Kürt’ün emperyalizme karşı birlikteliği engelleyebilir. Aksi ise çok kötü sonuçlar doğuracaktır. Burada gençlere çok ciddi görevler düşmektedir, insanın gençliğinde haksızlıklara karşı mücadele etmesi hele yurdu ile ilgili direnmesi sonraki hayatını anlamlı kılar. Anlamlı bir hayat istiyorlar ise haksızlığa karşı çıksınlar. Yurtlarını samimiyetle savunsunlar. Mutluluk parada pulda değildir. Haksızlığa karşı başkaldırıdadır. Ve emperyalizme yiğitçe direnmededir. Gün o gündür. Gençlere tavsiyem budur.
Tarihte Kürdistan denilen bölgenin hem doğusunda hem batısında hep güçlü devletlerin olduğu görülür. Doğuda her zaman Persler olmuştur. Batıda da Roma İmparatorluğu, ardından ise Osmanlı yer almıştır. Kürt toplumu da çatışma alanının ortasında kalmıştır bu sebeple tarihsel süreç içerisinde hiçbir zaman bir devlet olarak sahneye çıkamadıklarını görürüz. Bunun sebebi de hayvancılıkla uğraştıkları için göçebe olmalarıdır. Yerleşik düzene geçip tarım yapmadıklarını, zanaatla uğraşmadıklarını ve şehirleşemediklerini görmekteyiz.
Kürt coğrafyasının dağlık ve ormanlık olması bu halkın en büyük avantajı olmuş, bu coğrafya Kürtleri hep korumuştur. Doğudan ve batıdan gelen akınların güçlü olması sonucu toplumun hep göçer olmasını sağlamış hayatta kalmak için hep hayvancılık yapmışlardır. Bunun en güzel örneği Fırat’ın doğusundan Zap ırmağına kadar yukarı Mezopotamya denilen coğrafyada Kürtlerin kurduğu hiçbir şehir yoktur. Kürtler hep göçebe aşiretler halinde yaşamışlardır. Yerleşik düzene geçmeleri Hamidiye Alayları ve Ermeni tehcirinin yarattığı boşluk sayesinde boşaltılan Vilayet-i Sitte şehirlerine yerleşmeleri ile artmıştır.
Devam edecek – (Hasan Aslan Nurdoğdu – Makalelerle Yozgat kitabından)