Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı Bakan Yardımcısı kıymetli hemşerimiz Sayın Ertuğrul Soysal, memleketi Yozgat’ı ziyarete gelmiş, hoş gelmiş.
Kendisine yeni görevinde tekrar tekrar başarılar diliyoruz.
Bakan yardımcımızın Hak-iş sendikasına yapmış olduğu değerli ziyareti başta sendika başkanımız Sayın Ferman Zararsız olmak üzere hepimizi onore etti.
1 saat ile sınırlı olan programında ülke ekonomisi ve zamlar hakkında görüşlerini dile getiren Soysal’ın gündeme yönelik mesajları içimizi rahatlattı demeyi çok isterdim lakin öyle değil.
Ekonomik kriz furyasının tüm dünya ülkelerini etkisi altına aldığı doğrudur.
Türkiye krizlere alışkın bir ülke olduğu için bizim açımızdan sorun yok.
Sorun olan şey;
Bu zam depreminin devlet yetkilileri tarafından yumuşatılmaya çalışılması.
Oysaki “Devlet” sorunları normalleştirmek için değil iyileştirmek için vardır.
O nedenle vatandaşa “idare edin” demeniz yerine hükümet olarak iradeyi muhafaza edin derim.
Zira idare; Mevcutta olan bir şey ile yapılır.
15 Şubat 2022 tarihli makalemde görüldüğü üzere hesap ortada.
Eksinin de eksindeyiz.
Olmayan bir şeyin neyini idare edebiliriz?
Milletten idare etmesini beklemek “Devletin” idare edilemediği anlamına gelir ki bu durum 20 yıllık Ak Parti tecrübesine yakışmaz.
Sayın Soysal, Ekonomiye yönelik konuşmasında “Lüksünüzden kısın. Mesela bir kaç yıl tatile çıkmayın.” derken ne demek istedi? Onu da hiç anlamış değilim.
Sanırım değerli bakan yardımcımız bizlere latife etti.
Çünkü biz zaten tatile çıkamayan insanlarız.
Eğer soruna çözüm olacaksa bu senede çıkmayız olur biter.
Yozgat-Ankara bileti bile 110.00 TL olmuş iken bizim için Başkente gitmek bile hayal.
Maalesef Sayın Soysal, lüks sayılan o tarz harcamalar dar gelirlide yok.
O yüzden fedakârlık sırası çok gelirlide.
BİRAZ DA SİZ ELİNİZİ TAŞIN ALTINA KOYUN
Çünkü bizde feda edecek ne el kaldı ne de ayak.
“Milletimizi enflasyona ezdirmeyeceğiz” demeniz ezilmediğimiz anlamına gelmiyor.
Günümüz şartlarında ezilmek ne kelime adeta presleniyoruz.
Milletin refahını vadetmek önemli değil ki.
Söylenen sözün altını doldurmaktır esas olan.
Aksi halde siyasi itibara zarar verirsiniz ki bunu asla yapmayın!
Söz konusu “idare” etmek, “idareli” olmak ise tasarruf tedbirlerine devlet olarak ilk önce kendinizden başlayın.
Örneğin:
– Cumhurbaşkanı, Bakanlar, milletvekilleri başta olmak üzere diğer tüm yüksek maaşlı çalışanların maaşlarını en asgariye indirin.
– Maaş oranlarını maksimum 20.000 TL ile sınırlayın.
– Mevcut kriz sona erene dek Devlet imkânlarını kullanmayın.
– Meclis yemekhanesini kapatın.
– Yakıt giderlerinizi kendiniz karşılayın.
Daha burada sayamayacağım sınırsız giderlerinizi dondurun.
Birde bu şekilde o makamlarda varlığınızı sürdürün.
Aksi halde aldığınız o yüksek maaşlarla ve devletin sınırsız imkânlarıyla vatandaşın halinden anlamanız namümkün.
Sayın Soysal’ın duruma vaziyet olarak Kurtuluş savaşından örnek vermesini anlarım.
Lakin hükümetin müsebbibi olduğu ekonomik kriz sonuçlarını vatandaşa yüklemenizi kesinlikle anlayamam.
Öyle kürsüden konuşmakla, akıl vermekle olmuyor ki bu işler.
En iyisi devleti yönetenler, 1 aylığına bizim yerimize geçsinler ve bizim aldığımız maaş ile geçinmeye çalışsınlar.
Bakalım sonuç ne olacak?
Nihayetinde tok açın halinden anlamazmış.
Daha makul cümleler kullanmayı çok isterdim lakin dost acı söyler.
Daha Refah bir Türkiye’de yaşamak dileğiyle.
Saygıyla kalın.