Beklemek, sabretmek zor olsada sonuçları güzeldir. Bu yüzden randevularıma erkenden giderim. Beklerim bekletmem. Otobüs veya trenle bir yere gideceğim zaman erkenden perona yada gara gelir beklerim. Bu bana rahmetli annemin hediyesidir. Birlikte bir yere gidecek olsak erkenden yola düşer, “Hadi oğlum hadi” derdi.”Anneciğim daha otobüsün hareket saatine vakit var. Erkenden gidip ne yapacağız?” dediğimde “Oğlum erkenden gidip bekleyelim. Maazallah otobüsü kaçırırız. Hemi otobüs beklemez yolcu bekler” derdi, Rahmetli. Çaresiz erkenden gider beklerdik. Bu beklemeler de vakit geçirmek için bazen yakınlarındaki yolcularla sohbet eder, yada sohbet edenlere kulak misafiri olurdum. Etraftaki insanları inceler, tiplerinden karakter tahlili yapıp vakit geçirirdim. Gerçi şimdilerde bu söylediklerim tarih oldu. Herkesin elinde bir akıllı telefon, insancıklar nerede ise içine düşecek. Kimse, kimseyle ilgilenmiyor, kimse kimse ile sohbet etmiyor, varsa yoksa sosyal medya.
Yine böyle bir gün, otogarda otobüsün hareket saatini beklerken, yan masada oturan, aksakallı temiz giyimli bir Hacı Amcanın masasına gelen bir genç, “Müsaade var mı oturabilir miyim” dedi. Hacı Amca, gelen delikanlıyı şöyle tepeden tırnağa süzdükten sonra “Tabi evladım oturabilir miyim ne demek. Ellebete oturabilirsin.” Buyur gel” diyerek oturduğu yerden delikanlıya yer gösterdi. Bu sırada bende delikanlıyı kendi kantarımda tartmaya başladım. Tahminen yirmi beş yaşlarında, bir yetmiş beş boylarında olmalı dedim. Koyu renkli bir takım elbise vardı üzerinde. Aydınlık çehresi, ince bıyıkları, hafif sakalları ile olduğundan yaşlı ve olgun görünüyordu. İşini tahmin etmeye çalışırken, Hacı Amca delikanlıya “Hizmetin nedir evladım” dedi. Delikanlı gayet kibar ve düzgün bir Türkçe ile cami görevlisi olduğunu, uzak köylerden birisine tayin olduğunu, oraya gitmek için İlçenin dolmuşunu beklediğini söyledi.
Hacı Amca “Hayırlı olsun evladım. Rabbim, kıymetini bilirsen sana çok güzel, dünya ahiret rızık kapısı açmış” dedi. Delikanlı olgunluğunun yanı sıra akıllı birine benziyordu. “Hacı Amca sence benim bu işimin kıymet bilmesi nasıl olmalı” diye sordu. Hacı Amca delikanlıdan böyle bir soru beklemiyordu. İşin doğrusu bende beklemiyordum. Delikanlıdan, “İnşallah Hacı Amca, dua et kıymet bilenlerden olalım” gibi ortalama bir cevap beklerken böyle bir soru sorması beni de şaşırtmıştı. “İş ciddiye bindi. Bakalım nasıl bir cevap gelecek” dedim içimden. Konuşulanları daha iyi duymak için biraz daha sokuldum.
Hacı Amca toparlandı bir kaç saniye şöyle bir düşündü sonra tane tane anlatmaya başladı.
“Evladım, ben nerede ise yarım asıra yaklaşan bir süredir Rabbime sonsuz şükürler olsun namaz kılarım. Bu zaman zarfında yüzlerce camide yüzlerce hoca gördüm. Bakma hoca dediğime lafın gelişi olarak diyorum. Okuduklarım, dinlediklerim, hayat tecrübem camilerde ki görevlileri bana şöyle tasnif ettirdi.
İmamlar, Hocalar ve Namaz Kıldırma Memurları.”
Hacı Amca böyle söyleyince, bu sefer şaşkınlık yaşama sırası delikanlıda ve tabi ki bende idi. Sanki satranç oynanıyordu. Karşılıklı hamleler müthiş idi.
Delikanlı ilk defa böyle birşey duyur olmalı idi. Daha önceki güzel Türkçesi birden yerini kekelemeye terk etti.”Nasıl yani Hacı Amca, bu söylediklerinizi biraz açar mısınız” dedi. Hacı Amca sözlerinin bu şekilde tesir etmesinden hoşnut bir şekilde “Hay hay evladım tabii açarım. Yalnız senden ricam bu dediklerimi akıl kulağı ile dinlemendir.” dedi. Başladı anlatmaya.
“Bazı cami görevlileri var, ezandan ya beş dakika önce yada ezan okunurken camiye gelirler. Şimdilerde ezan merkezi sistemle okunuyor. Ezan okumak gibi bir gaileleri de yok rahatlar. Sünnet namazı hızlıca kılıp, şayet camide müezzin yoksa cübbesini giyip öksürmeye başlar. Bu cemaate demektir ki kamet getirin. Cemaatten erkenden sünnet namazını kılan birisi kalkıp kamet getirir.Bu arada benim gibi yaşlı olanlar yada namazı ağır kılanlar birinci rekatta şöyle böyle yetişirler. Görevli mihraba geçerek tekbir ile namaza başlar. Arkasındaki saf düzgünmüdür değilimdir, hiç umurumda olmaz. Geriye dönüp safın durumuna bakmaz.Namazı kıldırıp, cemaatle birlikte yada bir kaç dakika sonra, kimse ile muhatap olmadan camiden ayrılır. Cemaatle muhatap olmaz. Cemaate karşı asık suratlıdır. Sanki camiye gelmelerinden memnun değildir.Camide insanların namazı doğru yada yanlış kılmaları bu görevlinin umurunda değildir. Demez ki, devlet bana şunca para veriyor.Aldığımı hak edeyim.İşimi layıkıyla yapayım.Camiye gelen insanlara birşeyler öğreteyim.Kuran bilmeyenler kuran öğrensin, akaid öğrensin, ilmihal öğrensin diye bir çaba ve gailesi de yoktur.Yani Hocalık vasfı yoktur.İzin günlerinde camiye de uğramaz. Bunlara ben namaz kıldırma memuru diyorum” dedi. Delikanlı ilk defa böyle bir şey duyuyor olmalı idi.” İlginç” dedi başını sallayarak sonra “Hocalar, Hacı Amca onları da anlat” dedi.Şaşkınlık ve merakla.
Hacı Amca “Hocalara geçmeden,bu bahsettiğim cami görevlileri ile alakalı bir anekdot anlatayım evladım.” dedi. Delikanlı ve ben pür dikkat dinliyorduk. “
Buyur Hacı Amca seni dinliyorum”dedi delikanlı.
“Bir grup insan, bir tarihte, Şehzade Ahmet Efendiyi ziyarete geliyorlar. Ahmet Efendi mübarek, gelen misafirlerine tek tek hoş geldin deyip ziyaret verirken birisine elini öptürmüyor.Daha sonra ziyaret bitip gideceklerken o kişi gelip, “Efendim,benim ne kusurum oldu ki bana ziyaret vermediniz” dediğinde Ahmet Efendi, “Evladım namazı talebeye yık” der.O şahış cami görevlisi imiş.Diyor ki “Mübarek, bana ne demek istedi. O anda anlamadım, sonra biraz düşününce anladım ki, ben camide hiç talebe okutmuyorum sadece namaz kıldırıyorum. O vakitten sonra talebe okutmaya başladım” Böylece bu arkadaş namaz kıldırma memurluğundan hocalığa geçiyor.
Hacı Amca bu güzel hatırayı anlatıp devamla.
. “Evladım Hocalar ise, bu namaz kıldırma memurlarının işini tam olarak yapıp namaz kıldırma memurlarının eksikliklerini tamamlayanlardır dedi.
“ Yani” dedi delikanlı..
“Yanisi evladım.Hocalar camide namazları kıldırıp, cemaate nasihat edip, dinlerini öğretirler. Cemaatle aralarında bir talebe hoca ilişkisi vardır. Peygamber Efendimizin” insanların en hayırlısı kuran öğrenen ve öğreten dir “ Hadisi Şerifine mazhar olurlar.
“ İmamlar” dedi delikanlı merakla.
Bende en az delikanlı kadar meraklanmıştım.Geriye ne kaldı ki, bir hoca daha ne yapacak ki dedim, kendi kendime.,
Hacı Amca tane tane anlatmaya devam ederek
“İmamlar ise, Namaz kıldırma memurunun ve Hocanın yaptığı işi tam olarak yaptıktan sonra, cemaatinin, mahallesinin, köyünün, dertleriyle dertelendir.”dedi.
Delikanlı,” Hacı Amca, dertlenmekten kastınız nedir”diye sordu
“Evladım, İmam demek topluma önderlik eden, toplumun meselesini ilmiyle çözen ve ilmi ile amel eden kişidir. Her Cami görevlisinin kendi çapında imam olması gerekir. Köyünde ki küsleri barıştırmak, insanlar arasındaki ihtilaflarda aracı olmak, insanların iyi ve kötü günlerinde yanlarında olmak, İmam olmayı gerektirir.Fakirlerin,gariplerin, başı sıkışanların uğrayacağı kişidir imam.Bu vasıfları daha uzatabiliriz. Lakin gerek de yok. Sanırım maksat hasıl oldu.
Delikanlı “Evet Hacı Amca maksat oldu, mevzu anlaşıldı” dedikten sonra biraz düşündü.
“Hacı Amca sana söz, benim yaşım genç, tecrübem az, bu durumda ben sizin söylediğiniz imam olamam, ama namaz kıldırma memuru da olmam.Gittiğim köyde şimdilik Hoca olacağım, ama İmam olmayı da hedefime aldım. Allah nasip ederse güzel bir imam olurum ilerde” dedi.
Hacı Amca “inşallah evladım. Sen iste sebeplere sarıl gerisi gelir” dedikten sonra saatine baktı, benim vakit tamam deyip delikanlı ile vedalaşıp peronda ki otobüse bindi.
Delikanlıda, Hacı Amcanın arkasından el sallayıp kendi arabasına yöneldi .Bende, bu sıra perona giren beklemek de olduğum otobüse, güzel ve faydalı bir sohbete tanıklık etmenin keyfi ile bindim.
Mehmet ARSLAN
13 Ekim 2023 / 17:06
Rabbim kuranın istediği imamlar yetiştirmemiz dilegiyle kaleminize kevvet saolasınız..
Kalemine sağlık kardeşim