Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir

“Liyakat yoksa istikrar da olmaz”

Bu haberin fotoğrafı yok

Hayatta yapacağımız her işte başarıya ulaşmak istiyorsak, önce iyi düşünmeliyiz, iyi analiz yapmalı, ardından doğru üzerinde yoğunlaşmalıyız. Plansız, hesapsız yapılan işin sonu ya yarım kalır ya da hayal kırıklığı yaratır.

Devlet işleri ise “Ölçmeden biçen, iki kere keser.” Sözünden de anlaşılacağı üzeri bu dikkatin ve özenin en üst düzeyde olması gereken alandır.

Kurumlar, devletin işleyen mekanizmalarıdır. Her biri bir çarkın dişlisi gibidir. Çarkın dönmesi için o çarktaki dişlilerin sağlam olması gerekir. Nasıl ki bir yöneticinin liyakati, kurumu daha ileriye taşıyabilir; aynı şekilde, ehil olmayan bir yöneticinin göreve getirilmesi, o kurumu rutine hapseder, çalışanların moralini bozar, halkın güvenini zedeler. Liyakatsiz bir kişinin makamda uzun süre durması da mümkün değildir. Ama o sürede kuruma ve personele verdiği zararın, telafisi de uzun süre hafızlarda yer alır.

Hele ki bu atamalar; sağlık, eğitim, tarım gibi doğrudan halkın hayatına dokunan alanlarda gerçekleşiyorsa, “telafisi olmayan zararlara” yol açabilir. “Çürük tahta çivi tutmaz.” Liyakati olmayan birini sorumluluk makamına getirirseniz, ne o makam anlamlı olur, ne de oradan beklenen hizmet gerçekleşir.

Bugün devletin idaresi Cumhur İttifakı’nın elindedir. AK Parti, bu sorumluluğu halktan almıştır. Elbette siyasetçiler ve yöneticiler, bürokraside yapılacak atamalarda kendi değerlendirmelerini yapacaklardır. Ancak bu değerlendirmeler yapılırken “bu bana daha yakın olan değil, deneyimi tecrübesi liyakati olan tercih edilmelidir.

Örneğin bir kuruma müdür yardımcısı atanacak. Müracaat eden 20 kişi arasında gözle görülür şekilde, en yetersiz olan göreve getiriliyor. Oysa içlerinde yıllarca emek vermiş, tecrübe kazanmış, eğitimini tamamlamış, halkla iyi ilişkiler kurabilen pek çok liyakatli kişi varken, onları görmezden gelmek, sadece kişilere değil, kuruma da zarar demektir. Ehil olmayan kişiyle çalışanların da motivasyonu düşer, kurumun itibarı zedelenir.

Yozgat gibi insanların birbirini iyi tanıdığı bir şehirde, kimin neye layık olduğu üç aşağı beş yukarı bilinir. Ancak bakıyorsunuz, geçmişiyle hiç bağdaşmayan, tecrübesiz, hazırlıksız bir kişi, bir anda önemli bir kurumun başına atanmış. Soruyorsunuz, “Kim getirdi?” Cevap belli: “Falanca’nın adamı.” İşte bu anlayış, devlet ciddiyetine yakışmaz.

Yozgat ve ilçelerinden özellikle eğitim ve sağlık başta olmak üzere birçok kurumla ilgili şikayetler alıyoruz. Bunlarla ilgili bizlerde gerek haberlerimizde gerekse il ve ilçe yöneticilerine konuyu ileterek çözümü noktasında elimizden geldiğince yardımcı olmaya çalışıyoruz.

Buradan Milletvekilleri Akgül, Şahan ve Sedef’e, sesleniyorum. Sizler bu şehirde yaşayan insanların temsilcisisiniz. Liyakat temelinde yapılan atamalar hem sizi yüceltir hem de halka hizmet eder. Ancak sadece birkaç kişinin önerisiyle, köşeden dönülerek yapılan atamalar uzun vadede büyük kırgınlıklar doğurur. Vatandaşın teveccühünü kaybetmek, birkaç kişiyi memnun etmekten çok daha ağır sonuçlar doğurur.

 “Doğru söyleyeni dokuz köyden kovsalar da onuncu köyde baş tacı ederler.” Bizler bu şehrin evlatları olarak, kurumlarımızın daha etkin, daha saygın ve daha halk odaklı çalışmasını istiyoruz. Hangi görüşten olursa olsun, görevini layıkıyla yapan her birey bizim başımızın tacıdır. “Yiğidi öldür, hakkını yeme.” İster merkezde, ister ilçelerde olsun, her bir atama; toplumun vicdanını rahatlatmalı, adaleti ve güveni pekiştirmelidir.

Reklamı Geç