Yozgat, devlet yatırımları açısından Türkiye’nin birçok iline göre oldukça şanslı bir konumda bulunuyor. Şehir Hastanesi’nden Adalet ve Diyanet Eğitim Merkezlerine, Hızlı Tren’den Havalimanı’na, Adli Tıp Kurumu’ndan spor ve eğitim altyapılarına kadar çok sayıda önemli kamu yatırımı, bu şehre kazandırılmış durumda.
Ancak bu yatırımların toplumsal refaha ve ekonomik canlılığa dönüşmesi konusunda ciddi bir eşik aşılamıyor. Devletin fiziki imkanları sağlamış olması, her zaman kalkınmayı beraberinde getirmiyor. Gelişim, sadece yatırımla değil; bu yatırımların çevresinde oluşacak üretim, istihdamla mümkün olur.
Bu noktada, sınır komşumuz Çorum önemli bir örnek teşkil ediyor. Yozgat’a göre devlet yatırımlarında daha az “şanslı” olmasına rağmen, ekonomik gelişmişlik sıralamasında Çorum, Yozgat’ın oldukça önünde yer alıyor. Peki neden?
Bunun en temel nedeni, Çorumlu iş insanlarının memleketlerine yatırım yapmalarıdır. Bugün Türkiye çapında bir marka hâline gelen Ahlatçı Holding, yalnızca ekonomik değil sosyal anlamda da Çorum’un kalkınmasına öncülük etmektedir. Yani devletin yaptığı yatırıma, halktan, özellikle de sermaye çevrelerinden karşılık gelmektedir.
Yozgat’ta ise bu aidiyet duygusu ne yazık ki istenen düzeyde değildir. Elbette bu kente gönül veren, yaptığı eğitim yatırımlarıyla adından söz ettiren saygıdeğer iş insanı Bilal Şahin gibi örneklerimiz var. Ancak memleket sevgisi, sadece birkaç hayırseverin omuzlarına bırakılmayacak kadar büyük bir meseledir.
Tüm bu tabloya rağmen Yozgat, nüfusa oranla en çok göç veren illerin başında geliyor. Özellikle kırsalda yaşanan göç, köylerde tarım ve hayvancılığı bitme noktasına getirmiştir. Bugün köylere gittiğimizde karşılaştığımız manzara, 50 yaş üzeri nüfusun ağırlıkta olduğu bir tabloyla karşı karşıya olduğumuzu görebiliriz.
Bu sürdürülebilir değildir. Bu gidişle 5-10 yıl içerisinde köylerde üretim yapacak insan dahi kalmayacak. Tarımın, hayvancılığın, üretimin yaşatılması için köylerimiz cazip hale getirilmek zorundadır.
Yozgat, devletin imkanlarından faydalanıyor ama özel sektörün daha fazla yatırım yapması gerekir. Çünkü yatırımcının önünü açacak planlama, lobi ve yönlendirme yeterince güçlü değil.
Daha önce dönemin Valisi Kemal Yurtnaç döneminde yatırımcı çekme konusunda bazı girişimlerde bulunuldu.
Yurt dışından küçük ölçekli iş insanları getirildi. Otellerde ağırlandılar, toplantılar yapıldı.
Ancak netice alınamadı. Yani mesele organizasyon değil, ikna ve süreklilik meselesi.
Bu noktada yalnızca kamu bürokrasisine değil, siyasi temsilcilerimize ve yerel yöneticilere çok ciddi sorumluluklar düşüyor.
Yozgat’ın kıymetli isimleri, Türkiye çapında saygınlık kazanmış siyasi isimlerinden; Sayın Cemil Çiçek,
Sayın Bekir Bozdağ, Sayın Fuat Oktay, Sayın Lütfullah Kayalar, Sayın Kürşad Zorlu, Sayın Abdulkadir Akgül, Sayın Süleyman Şahan, Sayın Ethem Sedef ve daha sayamadığımız pek çok değerli isimler, Yozgat’ın yatırımcıyla buluşması için bir masa etrafında toplanmalı, iş insanlarına Yozgat’ın potansiyelini anlatmalıdır. Organize sanayi bölgeleri, altyapısı hazır tesis alanları, genç nüfusa yönelik istihdam projeleri bu isimlerin siyasi ağırlığıyla desteklenmeli, bir “Yozgat Ekonomi Platformu” kurulmalıdır.
Yozgat, sadece devlet eliyle gelişemez. Devlet yatırımı bir kaldıraçtır, asıl kaldıracak olan ise yerel sermaye ve sosyal iradedir. Herkesin “bir Bilal Şahin yeter” dememesi; onun yanına onlarca Bilal Şahin yetişmesi gerekir. Bunun için birlik ve beraberlik gereklidir.
Yozgatlı olup başka şehirlerdeki kıymetli iş insanlarımıza sesleniyorum; “Memleket sizden yatırım bekliyor, vefa bekliyor, vizyon bekliyor.” Unutmayalım; Yozgat, terk edilecek değil, emek verilecek bir şehirdir.
