""

OKUMA YAZMA SEFERBERLİĞİ « Yeniufuk Gazetesi

29 Kasım 2024 - 12:38

OKUMA YAZMA SEFERBERLİĞİ

OKUMA YAZMA SEFERBERLİĞİ
Son Güncelleme :

12 Mayıs 2018 - 7:00

Yozgat bu konuda biraz geri kaldı… Daha önceden okuduğum bir makalede şöyle yazıyordu: Hatırladıklarım var, hatırlamadıklarım var, ama bu memlekette harf inkılâbından sonra en az yüz “Okuma-yazma Seferberliği” yürürlüğe kondu…

Hatta bu işin inkilâp öncesi bile var: İlki Mart 1922’ye tarihlidir. Bizzat Atatürk tarafından başlatılmış, yetişkinlere okuma-yazma öğretmek üzere muhtelif bölgelere “Halk Mektepleri” kurulmuş, okullarda “Gece dersleri” ihdas edilmiştir.

1925 yılında Türk Öğretmenler Birliği, “Halk Dershaneleri” açarak “Okuma-yazma Seferberliği”ne katılmıştır.

Ama beklenen sonuç alınamadı.

Bu kez 1926 yılında bir kanun çıkarıldı: 789 sayılı kanunla fabrikalara, çalıştırdıkları işçilere ilköğretim düzeyinde eğitim verme zorunluluğu getirildi.

Aynı yıl “Halkı Okutma Mektepleri Genelgesi” yürürlüğe kondu. Buna göre okuma-yazma eğitimi iki aşamalı olacak, birinci aşamada okuma-yazma öğretilecek, ikinci aşamada ise okuma-yazmanın geliştirilmesi sağlanacaktı…

Uzun nutuklar ve övgüler eşliğinde açılan kampanya, uygulamadaki güçlükler sebebiyle kısa süre içinde sessiz-sadasız kapandı.

Yine beklenen sonuç alınamamıştı.

1927 yılında ”Halk Derslikleri ve Konferansları Yönetmeliği” yayınlandı. Güya hiç eğitim görmemiş ya da eğitimde istediği noktaya gelememiş olanlar bu yönetmenlik çerçevesinde başlatılan “seferberlik”le eğitilecekti.

Lâkin tepeleme ideoloji yüklenen, tek parti propagandası yapmaktan öğretmeye zamanı kalmayan bu seferberlik pek işe yaramadı.

Kasım 1928’de gerçekleştirilen harf devriminden sonra, tekrar tekrar okuma-yazma seferberlikleri açıldı. Bizzat devrimin mimari Atatürk bu işin öncülüğünü üstlendi. Kendisine “Başöğretmen” unvanı verildi. Karatahta başında okuma-yazma öğretirken çekilen fotoğrafları her yere asıldı…

Halk Dershaneleri ve Gece kursları, “Millet Mektepleri”ne dönüştürüldü. “Okuma-yazma seferberliği” en geniş mânâsıyla yürürlüğe kondu. Bu kez iş sıkı tutuldu: Bütün öğretmenlerle birlikte aydınlar da seferber edildi.

Fakat olmadı, tutmadı…

Bu defa 1929 yılında Millet Mektepleri Kanunu çıkarıldı. Tüm okulların yanı sıra, tüm devlet kurumlarında, hatta köylerde, kahvehanelerde, hapishanelerde Millet Mektepleri açıldı. 16-45 yaş arası tüm vatandaşlara okuma-yazma kurslarına katılma mecburiyeti getirildi. Bunların yanı sıra, birer ay süreli gezici kurslar bile düzenlendi.

Bunlar da umulanı vermeyince, 1932 yılında “Halkevleri” kuruldu. Halkevlerinde tek parti propagandası ve ideolojisi en kaba biçimde yapıldı. Bu yüzden halk itibar etmedi. Başarısız kaldı.

Başarısızlıkların açık ifadesi şu idi: Vatandaş kafasına doldurulmak istenen resmi ideolojiye karşı direniyor, millî ve manevî geçmişiyle birlikte kültürel değerlerini de korumaya alıyordu!

Öte yandan; Türk Silahlı Kuvvetleri bünyesindeki askerlere okuma-yazma öğretmek üzere, halk arasında “Ali Okulu” denen okuma-yazma kursları açtı.

 

Nihayet Atatürk’ün doğumunun 100. yılı münasebetiyle 23 Mart 1981’de yeni bir “okuma-yazma seferberliği” daha başlatıldı. “Bilen bilmeyene öğretsin” yöntemleri kullanıldı. Bir sürü özendirici tedbir alındı. Kursları bitirenlere sertifikalar verildi, övgüler düzüldü. Millî Eğitim Bakanlığı’nın koordinasyonunda “Okuma-Yazma Seferberliği Bakanlıklar Arası Koordinasyon Kurulu” bile oluşturuldu.

8 Eylül 1992’de bir “Okuma -Yazma Seferberliği” daha başlatıldı. Fakat hiçbirinden umut edilen sonuç alınamadı. İstatistiksel olarak okur-yazar oranı artmış gözükse de süreli yayın ve kitap satışları nüfus artış oranına göre artmadı. Okuma-yazma öğrenenler ise “otobüs tabelâsı okuyucusu” seviyesinde kaldı.

 

Şimdi televizyon programcısı Sayın Müge Anlı ile Sayın Emine Erdoğan’ın önderliğinde, Sayın Cumhurbaşkanımız’ın da katılımı ile yeni bir “Okuma-Yazma Seferberliği” başlatıldı.

Eminim ki bu seferberlik de tıpkı diğerleri gibi kâğıt üzerinde son derece başarılı sonuçlar verecek, ama 81 milyonu geçen nüfusumuzun kahır ekseriyeti herhangi bir süreli yayın yahut kitap “okumak” yerine, ekran karşısında “seyirci” durumunda kalmayı tercih edecektir!

Bu seferki sorun “ideolojik” olmayacaktır. Konu halkımıza öğrenme şevki ve zevki aşılayamamış olmakla ilgilidir.

 

YORUM YAP

YASAL UYARI! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen kişiye aittir.