Türkiye Cumhuriyet’i Devleti bugün yine dimdik ayakta… 95 yıllık şanlı ve şerefli geçmiş dün ülke genelinde düzenlenen törenlerle kutlandı…
Devlet ve Millet olarak bugünlere kolay gelmediğimizi çok iyi biliyoruz… Tarihe kısa bir yolculuk yaparak, neler yaşandığını kısaca şu satırlardan hatırlamak mümkündür.
Birinci Dünya Savaşı sonunda batılı devletler, askerî, siyasî ve ekonomik olarak bitmiş zannıyla, altı yüzyıllık Osmanlı Devletini paylaşmanın çok kolay olacağını düşünüyorlardı. Onlara göre, yeni bir kimlikle ortaya çıkmak isteyen Türk ordusu, başlatmış olduğu Kurtuluş Savaşı’ndan galip çıksa bile, tahrip olmuş hiçbir kurumunu yeniden inşa edemezdi. Ancak, batılı devletlerin görmezden geldiği bir lider vardı. O da Mustafa Kemal’di. Türk ulusu, büyük önderi sayesinde olağanüstü gayretlerle bağımsızlığını kazanmış, yeniden yapılanma yolunda inkılâpları hızla uygulamaya koymuştur.
O Büyük Önder ki, savaş meydanlarından sonra asıl kazanılması gereken savaşların, ekonomik zaferler olduğunu, aksi takdirde çok büyük zaferlerin bile kısa bir sürede unutulacağını biliyor; bunun için de Kurtuluş Savaşı bitiminde İzmir’den Ankara’ya dönüşünde:”Küçük savaş bitti. Asıl büyük savaş yeni başlıyor. Büyük savaş cehaletle yapılacak olan savaştır. Bunun tek yolu da millî bir eğitim politikası oluşturmaktır.” diyordu. Hedef, Türk milletinin geri kalmasına sebep olan bazı kurumların yerine, toplum hayatında çağdaş gelişmeyi sağlayacak modern kurumlar oluşturmak ve kalkınmadaki temel atılımları bir an önce gerçekleştirmekti. Bunun yolu eğitimden geçmekteydi. Atatürk’e göre: “Eğitim, bir milleti ya hür müstakil, şanlı yüksek bir cemiyet hâlinde yaşatır, ya da bir milleti esaret ve sefalete terk eder.” İşte bütün bunları gerçekleştirmenin en etkili yolu eğitimde yapılacak köklü devrimler ve değişikliklerdi. Atatürk, eğitimin millî, lâik, akılcı, gerçekçi ve ihtiyaca cevap veren bir öze sahip olması için gerekli tedbirleri alarak, dil, tarih, hukuk ve yazı alanlarında yapılan köklü değişikliklerle çağdaş gelişmenin önünü açmıştı. Yeni Türkiye Cumhuriyeti’nin sağlam temeller üzerinde kurulması için özellikle millî eğitim işlerinde başarıya ulaşılması gerekiyordu. Bu yüzden Atatürk, gittiği her yerde ve katıldığı bütün toplantılarda, cehaletin ve yoksulluğun ancak eğitim yoluyla ortadan kaldırılacağını önemle belirterek gerçekleri açıklamıştır.
Bu cümlelerden hareketle gediğimiz noktaya baktığımızda sağlıktan eğitime, ulaşımdan diğer konulara birçok sorunla karşı karşıyayız…
Bu sorunları aşmanın tek yolu Eğitim ve üretimdeki tıkanıklığı biran evvel aşarak, yol almaktır. İyi bir eğitim aynı zamanda üretimin çoğalmasını sağlayacaktır.
Türkiye Cumhuriyeti Devletinin kurucusu Atatürk, gittiği her yerde ve katıldığı bütün toplantılarda, cehaletin ve yoksulluğun ancak eğitim yoluyla ortadan kaldırılacağını ısrarla söylemesinin temelinde de bunlar bulunmaktadır.