Yazacaksın, yazdıkça düşüneceksin, düşündükçe yazacaksın…
Yazarken bazen bir tebessüm, bazen bir kahkaha…
Bazen bir iç ağrısı, gönül tutuşması, bazen bir hıçkırık…
Bazen de bir öfke peydahlanır, dişler sıkılır, rengin değişir, ellerin titrer, yazacaklarını yazdıkça silersin…
Nala mıha değmesin diye dikkat ettikçe isyanlar fışkırır yüreğinden…
Velhasıl zordur yazmak…
Yazacaksın, yazacaksın da…
Yazdıklarında hiçbir insani duygu değer olmayacak…
Ne sevinç, ne öfke, ne hüzün…
Senden sadece yaz ama sağa sola dokunma…
Kimseyi rahatsız etme… Yazarken bu sessiz tembihler gelir aklına…
Durur düşünürsün. Yahu ben insanım, okuyanlarda insan…
Ben olaylara insanca bakarım, okuyucularımda insan gibi okur…
Bir olayı vicdanına sevk edip, aldığın raporda kötülük varsa…
Sen o hadiseye sırıtacak kadar alçak bir tavır mı takınacaksın…
Ortada bir kötülük var, insanlar zarar görecek, yanlışlık var…
Ne yapsın yazar… Sussun mu, kalemi alıp fırlatsın mı, yazmasın mı?
İşte öyle zordur yazmak…
Her gün yazı yazmayan Ben bunları “neden?” yazdım…
Gazetemizin kuruluş yıldönümünde ne yazacaktım ki…
Tercihini zordan yana yapan bir gazete…
Yozgat’ta yaşananları, kuruluşundan beri sayfalarına taşıyarak geldik bu güne…
Adam gibi yazmak gayreti bir gazetenin sevdası ise, ancak tebrik ve takdir edilir…