""

Güç kadında artık « Yeniufuk Gazetesi

24 Kasım 2024 - 14:59

Güç kadında artık

Güç kadında artık
Son Güncelleme :

08 Mart 2017 - 7:00

“ Erkek dişi sorulmaz, muhabbetin dilinde/Hak’kın yarattığı her şey yerli yerinde/Bizim nazarımızda, kadın erkek farkı yok/Noksanlıkla eksiklik, senin görüşlerinde” deyişiyle ne güzel ifade etmiş Hacı Bektaş…
Türk Milleti; üzerinde yaşadığımız coğrafyanın vatan olmasında, cinsiyet gözetmeksizin mücadele vermiştir. Bağrından Nene Hatun, Kara Fatma, Nazik Gelin, Kağnıcı Elif gibi kahramanlarını çıkardığı gibi, sayısız isimsiz kadın yiğitleri yetiştirmiştir. Cephede olduğu gibi, her alanda nice lider kadınlar yaşamda görev üstlenmiştir ama günümüzde erkeğin egemen olduğu toplumda ne yazık ki kadın, hep arka planda kalmaya zorlanmıştır.

8 Mart Dünya Kadınlar Günü tarihçesini kısaca irdelediğimizde: Kadınların erkeklerle eşit haklara sahip olmak yolunda verdiği mücadelenin temsili başlangıcı 8 Mart 1857 yılında olmuştur Amerika’nın New York kentinde tekstil sektöründe çalışan yüzlerce kadının düşük ücretlerini, uzun çalışma saatlerini ve insanlık dışı çalışma koşullarını protesto etmek için grevler yapması olarak kabul edilmektedir. Bu olaydan elli iki yıl sonra Danimarka’nın Kopenhag kentinde düzenlenen Kadın Sosyalist Enternasyonal toplantısında kadın haklarının kazanılması ve kadınların birlikteliği mücadelesinin her yıl 8 Mart’ta Kadınlar Günü olarak kutlanmasına karar verilmiştir.
Eskiden kentte kadın olmak daha kolaydı. Kadınlar sadece evde olur, yemek yapar, çocuk bakarlardı. Eşinin geliri düşükse kadın çalışırdı ve ona acınırdı. Kadının evine bakamayacağı düşünülürdü zaten. Bekârken çalışıyorsa bile, evlenince evinin kadını olurdu. 90’lı yıllara gelindiğinde kadın artık evde olmak istemedi; ekonomik olarak özgürleşmek istiyordu çünkü. Önce üniversite okudu, sonra ekmeğini kazanmanın yollarını aradı ve kadın, hiçbir zaman erkeğin gerisinde, onun emrinde olamazdı, olmamalıydı; kadınlar da erkekler gibi tüm haklardan eşit yararlanmalıydı.

Söz konusu konu geniş irdelendiğinde, çoğu kadın çocukken, genç kızlığında veya yaşamının herhangi bir evresinde, evde, sokakta ya da işyerinde tacize uğruyor. Tacizin pek çok çeşidi var. Yalnızca sözle, bakışlarla ya da dokunarak gerçekleşmiyor, hatta fiziksel olması bile gerekmiyor. Duygusal, ekonomik ve psikolojik türleri de bulunuyor. Sözle ve bakışlarla olan tacizi kanıksadık artık.

Avrupa’da kadınların en az yüzde 50’si ve her 10 erkekten biri yaşamlarının bir döneminde sözle tacizden tecavüze kadar birçok cinsel saldırıya uğruyor. Türkiye de bu durum vahim. Başbakanlık Devlet İstatistik Enstitüsü’ nün sayısal verilerine göre; Türkiye genelinde 1990 yılı itibariyle 16 bin, 1994 yılı itibariyle de 14 bin tecavüz, küçükleri baştan çıkarma ve iffet davası açılmış. Bu vakaların yüzde 95’inin faili erkektir. Bunlar yargıya yansıyanlar. Ülkemizde tacize uğrayan kadınların çoğu bunu söylemekten utanıyor,  kaçınıyor. Yine araştırmalara göre, kadın nüfusunun yarısından fazlası çocukken cinsel tacize uğruyor. Cinsel tacizin en dehşet veren kısmı, evlerdeki küçük kız çocuklarına yönelik gerçekleşiyor. Cinsel tacizlerin büyük bir bölümünün üstü örtüldüğünden, büyük bir bölümü gizli kalıyor. Ancak sivil toplum örgütleri ve kadın koruma kuruluşlarına gelen vakalardan belirlenenler ciddi sonuçlara işaret ediyor. Mor Çatı Vakfı’ndan edinilen bilgilere göre, çocukluk çağı cinsel istismarı, büyük oranda aile içinde ya da çocuğun tanıdığı kişiler tarafından gerçekleştiriliyor. Cinsel tacize uğrayanların yüzde 26’ı “ensest” yani aile içi cinsel şiddet mağduru.
Bu bağlamda hangi yaşta ve hangi konumda olursa olsun cinsel taciz, ruhu yıpratır ve kişiye kötü bir şiddet duygusu yaşatır. Namus cinayetleri de Türkiye’deki cinsel tacizin diğer boyutunu oluşturuyor. Yeni yasada cinsel suçlar karşısında evli kadınla bakireleri farklı korumaya alan düzenlemelerden cayıldı. Önceki yasada evli kadın, bekâr kadına oranla daha çok kayrılmaktaydı. Bu ayrıcalıklı koruma ne yazık ki bireye değil, evlilik kurumunaydı. Yeni Türk Ceza Yasası’nda kadınları ilgilendiren hükümler yönünden önemli ölçüde iyileştirme görülüyor. Elbette eksiklikler var. Gün gelecek her şey daha da düzelecek. Çünkü Türkiye’de cinsel tacizle mücadele eden ve bu konuda sorun yaşayan kadınlara, kız çocuklarına yardım ederek; haklarını ve yasal yollarını gösteren bazı sivil toplum örgütleri var. Bunlar “Kadın Dayanışma Merkezi” olarak görev yapıyorlar.
Bilindiği üzere ülkemizde çocuklara yönelik taciz fazlalaştı. Gelişen olayları göz önünde bulunduran TBMM’si bu konu üzerinde de çalıştı, yeni yasa düzenlemeleri kapsamında “Bilişim Suçları Yasa Tasarısı”yla hareket edilerek “İnternet Takip Merkezi” oluşumu yaşama geçti.
Velhasıl kadın, ekonomik güç eşitlenince güçlenir ve erkek-kadın arasındaki uçurum o zaman ortadan kalkar ancak.

 

YORUM YAP

YASAL UYARI! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen kişiye aittir.