""

Kûtü’l-Amâre kahramanı Yozgatlı Osman Ağa « Yeniufuk Gazetesi

8 Eylül 2024 - 03:04

Kûtü’l-Amâre kahramanı Yozgatlı Osman Ağa

Kûtü’l-Amâre kahramanı Yozgatlı Osman Ağa
Son Güncelleme :

05 Haziran 2024 - 15:52

Değerli okurlar, bu yazımda sizlere 1.90 boyunda İstiklal madalyası sahibi kahraman ve babayiğit bir Yozgatlıyı tanıtmaya çalışacağım.
Kahramanımız, Lomenlerin Osman ağa diye bilinir. 1934 de soyadı kanunu çıkınca Nurdoğdu soyadını almıştır. 1908 de 20 yaşında askere alınmış ve aralıklarla toplam 35 yıl Osmanlı ve Türk ordusunda savaştıktan sonra gazi olarak memleketine dönmüştür. Askere alındığında önce Tarsus’da Almanlardan askeri eğitim alır. Oradan İstanbul’a oradan da 1911-1913 arası Balkanlara sonra 1915 de Çanakkale’ye gönderilir. 1916 da Osman ağayı Kût’ül-Amâre’de görüyoruz. 1919 da Mekke’nin müdafaasında ve 1920-1922 Milli Mücadele yıllarında Kurtuluş Savaşı cephelerinde savaşıyor.
Kardeşi Nalbant Kel Ahmet de aynı yıllarda Kars cephesinde Ruslara karşı savaşmış esir düşerek Azerbaycan’a götürülmüş Birinci Dünya Savaşı’nda Rusların işgali sırasında 10 binin üzerinde Türk askerinin esir tutulduğu, büyük eziyet gördüğü Hazar Denizi’ndeki Büyük Zire Adasında (Nargin adası)uzun yıllar esir tutulmuş, esaret döneminde Rusça öğrenmiş 13-14 yıl sonra Yozgat’a dönebilmiştir.
Halil Paşa Kumandasındaki Osmanlı ordusu 29 Nisan 1916’da Irak Cephesi’nde Bağdat’ın 160 kilometre güneyinde İngiliz ve Hint ordusu ile savaştı. Türk ordusunun kesin zaferiyle sonuçlanan Kut’ül- Amare Savaşı, Birinci Dünya Savaşı’nın temel muharebelerinden biri olarak kabul ediliyor. General Townshend, 5 general, 481 subay ve 13.300’er ile birlikte Osmanlı Kuvvetleri’ne teslim olmuştu.
Bu savaştan sonra Mekke’ye gönderilen Osman ağa, burada ünlü Mekke müdafii Fahrettin Paşa’nın emrinde askerliğine devam ederek yine İngilizlere karşı savaşmıştı.
Mekke Şerifi Hüseyin İngilizlerle birleşerek isyan etmişti. Asilerin sayısı 50 bin, bütün Hicaz bölgesindeki Osmanlı askerinin sayısı 15 bin civarındaydı. Fahreddin Paşa, elinde bulunan son derece kısıtlı imkânlarla Medine’yi 2 yıl 7 ay boyunca şehri müdafaa etti. Çölün ortasında çevre ile irtibatı kesilmiş bir kale durumuna gelen ve iaşesi de azalan Medine’nin tahliyesine karar verildi. Padişah VI. Mehmet’in bizzat ricası ve kendi subaylarının iknası sonucu Fahrettin Paşa 10 Ocak 1919’da Medine’yi teslim etti. Böylece Medine’deki Osmanlı garnizonu, silah bırakan son ittifak devletleri muharip birliği oldu ve Birinci Dünya Savaşı fiilen sona erdi.
Direniş boyunca Medine’de bulunan Hilal-i Ahmer (sonra Kızılay)gönüllüsü Feridun Kandemir, Osmanlı askerlerinin Medine’den ayrılışını hatıralarında şöyle anlatır:
Kimi kolsuz, kimi bacaksız kalmış askerlerin, birbirlerine sokulup yardım ederek halsiz, mecalsiz bir durumda, son defa Harem’üş-Şerif’i (Kudüs’ün Eski Şehri’nde, binlerce yıldır Yahudilik, Hıristiyanlık ve İslam’da kutsal bir yer olarak saygı duyulan bir tepe) ziyaretle Ravza’ya yüzlerini sürerek dualar ede ede yaptıkları veda, görülecek şeydi. İngiliz altınları ile beslenerek Türk’e diş biler hale getirilmiş bazı sözde Araplar bile bu manzara karşısında gözyaşlarını tutamamışlardı. Bizimle beraber Medine’de kalıp aylarca süren muhasaranın her türlü sıkıntısını çekerek açlığına bile katlanan yerli Araplarsa tam bir matem havası içinde hüngür hüngür ağlıyorlardı
Mekke Emiri Şerif Haydar Paşa ve 3-4 bin kişilik yerli halk Medine’den ayrıldı. İngilizler tarafından “Türk kaplanı” ve “Çöl Kaplanı” olarak adlandırılan Fahreddin Paşa, 27 Ocak’ta savaş esiri olarak Mısır’a gönderildi. 5 Ağustos’ta Malta’ya sürgün edildi. 24 Eylül 1921’de Milli Mücadele’ye katılmak için Ankara’ya gelen Fahreddin Paşa, 9 Kasım 1921’de Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin Kabil elçisi olarak tayin edildi ve Türk-Afgan dostluğunun gelişmesinde önemli rol oynadı. 12 Mayıs 1926’da görevinin sona ermesi üzerine yurda dönen Fahreddin Paşa, 5 Şubat 1936’da Türk Silahlı Kuvvetleri’nden tümgeneral rütbesiyle emekliye ayrıldı, 22 Kasım 1948’de vefat etti. Fahreddin Paşa’nın naaşı Aşiyan Mezarlığı’nda defnedildi.
Kahramanımız Osman ağa, bu savunma da büyük yararlık gösterdiği için bizzat Fahreddin Paşa tarafından madalya ile onurlandırılmıştı.
(Fotoğrafta oğlu Hüseyin Bey’in üzerideki küçük madalya).
Kût’ül-Amâre İngilizler tarafından teslim alınınca memleketine dönen Osman Bey daha sonra Kurtuluş savaşına katılmış Milli Mücadelede de yararlıklar gösterdiğinden İstiklal madalyası ile şereflendirilmiştir. (Fotoğraftaki büyük madalya). Kurtuluş savaşı sona erince yani 35 yıl sonra kahraman bir savaş gazisi olarak Yozgat’a dönebilmiştir.
Yozgat’a döndükten sonra da vefatına kadar Çatak mahallesinin muhtarlığını yapmıştır.
Cepheden cepheye gönderildiği uzun savaş yıllarında aralıklarla Yozgat’a gelme fırsatı olmuş her geldiğinde bir çocuğu olmak üzere toplamda 5 erkek bir de kız evlat sahibi olmuştur. Erkek evlatlarının isimleri Hasan Hüseyin, Hafız, Gazi ve Münip Beyler ve kız evladı İhsaniye Hanımdır.
Bu fotoğraf, oğlu Hasan Hüseyin Nurdoğdu’nun sünnet düğünü günlerinde İstanbul da bir Fransız fotoğrafçıda çekilmiştir. Madalyaları bir iftihar nişanesi olarak kendi göğsüne takmak yerine oğlunun üzerinde görünmesini tercih edecek kadar alçak gönüllü bir insandır.
Oğlu Hüseyin Bey de dedesini mahcup etmemiş, 7 yaşında Kur’anı ezberlemiş. Medreseye devam ederek hendese, fizik, kimya, geometri, Arapça, Farsça ve tıp dersleri görmüş daha sonra kendisi de camilerde ve medrese de hocalık yapmıştır.

YORUM YAP

YASAL UYARI! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen kişiye aittir.