Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir

Moda Değil, Meslek Meselesi

Bu haberin fotoğrafı yok

Bir öğretmen sınıfa girdiğinde, yalnızca dersini değil, aynı zamanda kendisini de anlatır. Öğrenciler, onun sözlerinden önce bakışını, ses tonunu, duruşunu ve elbette görünüşünü fark ederler. Çünkü çocuk, söylenenden çok görüleni öğrenir. İşte bu yüzden öğretmenin kılık kıyafeti yalnızca bir dış görünüş değil; sessiz bir eğitim aracıdır — çoğu zaman sözcüklerden daha etkili bir öğretim yöntemidir.

Toplumun kültürel dokusu içinde öğretmen, daima bir öncü, bir rehber ve bir örnek olmuştur. Türk kültüründe öğretmen; bilgeliğin, vakarın ve zarafetin temsilcisidir. Bu nedenle öğretmenin giyiminde gösterdiği özen, sadece kişisel bir tercih değil; öğrencisine, mesleğine ve topluma duyduğu saygının somut bir göstergesidir. Çünkü öğretmen, hangi yaş grubuyla çalışırsa çalışsın, davranışıyla olduğu kadar görünüşüyle de öğrencisinin zihninde bir model oluşturur.

Bugün giyim özgürlüğü, bireysel ifade biçimleriyle birlikte tartışılır hâle geldi. Elbette bireysel özgürlük önemlidir. Ancak öğretmenlik, özgürlüğün en çok sorumlulukla dengelenmesi gereken mesleklerden biridir. Çünkü öğretmen, yalnızca kendini değil; temsil ettiği bir kültürü, bir mesleği ve bir ahlâkı taşır. Elbisesinin sadeliği, renk seçiminin ölçülülüğü, tarzının zarafeti; öğretmenin hem estetik hem etik sorumluluğunun sessiz ama güçlü bir göstergesidir.

Kılık kıyafet konusunu yasaklarla ya da serbestlikle sınırlamak, öğretmenliğin özünü kaçırır. Asıl mesele, görünüşün ardındaki saygı, özen ve ölçüdür. Öğretmen, öğrencisinin yaşına, okulun kültürüne ve toplumsal değerlerine uygun bir denge kurduğunda, yalnızca bilgi değil; aynı zamanda estetik ve etik bir değer de kazandırır. Çünkü kültür, yalnızca sözle değil, hâl ile aktarılır.

Bir öğrencinin hafızasında bazen öğretmenin giydiği renk, taktığı sade bir broş ya da tertipli hali kalır. O düzen, o özen çocuğa farkında olmadan bir mesaj verir: “Ciddiyet, emek ve saygı, insanın kendisinden başlar.” Bu basit ama derin mesaj, yıllar sonra bile bir öğrenci zihninde canlı kalır.

Buradan çok net çıkıyor ki; mesele “ne giydiğimiz” değil, “neyi temsil ettiğimiz”dir. Öğretmen, yalnızca ders anlatan değil, yaşam biçimiyle öğreten kişidir. Onun kıyafeti, duruşu ve tavrı; kelimelerden daha güçlü bir ders verir. Çünkü öğretmenlik, bir meslek olmanın ötesinde, bir temsil sanatıdır.

O sanat, bazen bir ceketle başlar — ve o ceket, öğrencinin zihninde öğretmenin sözünden önce yer eden ilk derstir. Çünkü bir öğretmenin kıyafeti, sadece kumaş değil; kültürün, mesleğin ve insanlığın sessiz bir sınavıdır.

Reklamı Geç