İlk maratona katılan kadının hikâyesini bilir misiniz , beni hep etkiler. Ne zaman motivasyonum düşse bu hikayeyi okur, kadın olarak sen de dimdik dur derim kendime. Sizinle de bu hikayeyi paylaşmak istiyorum.
Kathrine Switzer…
Boston Maratonu’na ilk olarak bir kadının katılmak istemesi onu heyecanlandırmıştır. Kadınlar katılamaz diye yazılı bir kural olmadığı halde, o güne kadar Boston Maratonu’ nda kayıtlı koşan kadın atlet olmamıştır. Kathrine Switzer, Amatör Sporcular Birliği’ne (AAU) başvurarak, Boston Maratonu’na cinsiyetini belirtmeden “K.V.Switzer” ismiyle kayıt yaptırır. Zaten kimse de cinsiyetini sormaz. Kathrine, koşuya resmi kaydını yaptırıp erkek atletlerle aynı statüde koşmak niyetindedir. 19 Nisan 1967 günü çevresindeki diğer atletlerin şaşkın bakışları arasında, 261 göğüs numarasıyla startta yerini alır. Görevliler başlangıçta koşucular arasında bir kadın olduğunun farkında değildirler. Silah patlar ve koşu başlar.
Gazetecilerin flaşları arasında eskort aracından yola fırlayan Jock Semple adındaki görevli, aynı zamanda yarışmayı düzenleyenlerden biri “Defol git yarışımdan!” çığlıklarıyla kadın atleti tartaklayarak yarış dışına itmeye çalışır. Aslında hiç maraton koşusu tecrübesi olmadığı halde Katharine koştuğu için koşmaya karar vermiş olan erkek arkadaşı, 390 numaralı Thomas Miller’in Jock Semple’i nasıl uzaklaştırıyor.
Kathrine, koşuya devam eder. Koşuyu 4 saat 20 dakikada tamamlar. Her şeye rağmen AAU, kadınları düzenlediği tüm yarışlardan men ederek, başka kentlerdeki yarışlara katılımlarını da engeller. Fakat Katherine Switzer, diğer katılımcılarla birlikte Boston Atletizm Derneği’ni ikna ederek kadınlara maraton hakkının 1972’te verilmesini sağlar. Bu adım, 1984’te kadın maratonunun olimpiyat programına dahil edilmesine kadar uzanan yolun da kilometre taşıdır.
1947 yılında doğmuş olan Kathrine Switzer ilk kadın maraton koşucusu olarak tarihe geçmiştir.
Ahhh yürekli kadın… Senin attığın adımlarla kadınlar sporda da kendini göstermeyi başardı ve başarmaya devam ediyor. Bir erkeği bir kadın büyütürken kadını hor görmesi ne garip değil mi ? Güya çağ atlıyorken bile hala kadın haklarını savunuyoruz. Kadına hakkı olan hakkı vermek cümlesini de onaylamıyorum. Bir insan olarak, bir kadın olarak zaten hakkım o benim. Öyle bir gün istiyorum ki, gerek kalmasın kadın haklarını tartışmaya, kadın hakları için kurulan derneklere, vakıflara gerek kalmasın… Öyle bir dünya istiyorum ki artık cinsiyet ayrımcılığımızı konuşmadığımız, insana insan olarak değer verdiğimiz…Güçlü kadınlar ve güçlü yarınlar istiyorum çok mu?
Yozgat’ta kadın muhtar adaylarımızı görünce nasıl seviniyorum çocuk gibi. Sahalarda size çok ihtiyacımız var. Bir kadını da maalesef ki en iyi kadın anlıyor. Yozgat’ta da değişiyor sanki bir şeyler ve içim içime sığmıyor. Memleketim ya Yozgat, en ufak güzel bir gelişme mutlu ediyor işte beni. Kendini sevmeyen bir insan ailesini sevebilir mi ? Peki ya ailesini sevmeyen eşi dostu, akrabalarını, komşularını sevebilir mi? Memleketini sevmeyen de vatanını sevebilir mi? Bu sorularla sizi baş başa bırakıyor. Kadın adaylarımıza başarılar diliyorum. Görüşmek üzere…