Biz çocukken elektirikler gittiğinde annem mum yakar , yere koyar bizi etrafında toplar, Neşat Ertaş, Nida Tüfekçi türküleri söyler, sonra kısa kısa hikayeler anlatırdı, eğlenmenin yanında bir de hayatın gerçekleri var derdi. Biz de onu pür dikkat dinlerdik. Biz güzel çocuklardık.
Yine bir gün elektirk gittiğinde bize anlattığı hikayeyi paylaşmak istiyorum. Köy ahalisi çeşme başında toplanmış, sohbet ederlerken, senin aklın bende olsaysı, şunu yapardım bunu yapardım derken kavgaya tutuşuyorlar. Bunu gören melek dayanamayıp, köylülerin yanına gelir ve size bir teklifim var der. Hepinizin aklını alıp, karıştıracağım ve siz de beğenip, hangisini almak isterseniz alın der.Köylünün hoşuna gider ve kabul ederler. Akıllarını alıp, karıştırır melek, köylü de seçmeye başlar. Seçme işlemi bitince bir de ne görsünler, yine herkes kendi aklını almış.
Hayat böyle karmaşık gibi gözükse de basit aslında. Hep biz de olmayanların peşinde koşarak, belki de üzüntüye boğuluyoruz, kendimizdeki değeri farketmeden. Senden güzeli yok derken başlıkta bunu kastetmiştim. İlk önce insan kendini sevmeli, daha sonra kimi sevecekse, ilk önce kendine saygı duymalı, daha sonra kime saygı duyacaksa, ilk önce kendine güvenmeli, daha sonra kime güvenecekse.
Hayat çok kısa baylar, bayanlar. Ölümse ani, beklenen ölüm var mıdır, hasta yatağı dışında bilmiyorum. Bu hayat yarışında kendinizi sevin ve önemseyin. Mutlu olmayı öğrenelim. 10 günlük dünyada sekiz gününümüz zaten sorunlarla geçiyor, diğer iki güzel günümüze de sekiz güne üzülerek geçiriyoruz, elde var sıfır. Her derdin bir gün biteceğini bilmeli, hatta yeni bir dertle karşılaşacağımız gerçeğini de kabul edersek daha mutlu olacağız inanın.
Motivasyon eğitimlerine hazırlanırken Mimar Sinan’ı örnek veririm. İlerleyen yaşlarda yaptığı eselerleri anlatırım. Vazgeçmeyin. Nefes aldığımız ve sağlığımız el verdiği sürece yapamacağımız birşey yok. Yeter ki inancınızı yitirmeyin.
En üretken yaş 40 yaşalarmış denir, düşünüyorum da öyle de değil mi, bilgi birikimi, yaşanmışlıklar, hepsini üst üste koy, en zirvede olduğumuz yaşlar olacak kırklı yaşlar. Çevreme bakıyorum, kırk gelmeden bittim diyor. Dur yahu nereye gidiyorsun erkenden,bir çay içelim önce.
Antalya’da yaşarken ve tatil yaptığımda yaşlı turistlere bakardım. Nasıl kıpır kıpırlar. Bizse başımızı oynatamıyoruz o yaşlarda. Kendimizi önemseyip, spor yapmıyoruz, beslenmemize dikkat etmiyoruz, en önemlisi ruhumuzu canlı tutmuyoruz, kırk yaşından sonra üretmeyi bırakıyoruz.
Demem o ki dostlar, bizden daha güzeli yok, kendimizi çirkinleştiren de biziz aslında. Görüşmek üzere.