Narin’le tanışma fırsatınız oldu mu bilmiyoum, ben onunla tanışığım için kendimi oldukça şanslı hissediyorum. Reabilitasyon merkezinde kalan Narinimi ara ara ziyaret ederim. İki gün önceki ziyaretimde, ikimiz daha da samimi olmuşuz farkettim. Kah güldük, kah ağladık birlikte.
Narinim küçükken geçirdiği bir kaza sonrası kollarında ve bacaklarında hissizlik durumu oluşuyor. Kocaman yüreğini tekerlekli sandalyede taşıyor benim kuzum. Elli yaşında olmasına rağmen Narin dememi ister hep, ruhum genç der benim.
Narinimin eli ayağı tutmasa da, ağzıyla yaptığı resimler, aslında bizim elimiz ve ayağımızın olmadığının kanıtı. Sendeki hayat enerjisi hepimize bulaşsın. Senin ruhunun eli, kolu, ayağı var ve sen bizden önde yürüyorsun kuzum.
Evet Narin herşeye rağmen hayata küsmemiş ve demiş ki ben ağzımla ne yapabilirim. Fırça tutabilirim demiş ve başlamış,resim yapmaya. Atölyeye gidip, yaptığı tabloları görme şansım oldu. İnanamadım, bizim ellerimizle yapamadığımız tablolar karşımdaydı. Kocaman sarıldım Narin’e, sen ne güzel insansın ve ben utanıyorum dedim. Hocam yapma dedi, sizin eliniz var, daha iyisini yaparsınız. Hayır dedim Narin o zaman herkes ressam olurdu. Rabbimin sana verdiği bir nimet bu. Seni hayatta ayakta tutabilme nimeti.
Konuştukça Narin’ e hayran olmamak elde değil. Ondaki yaşam sevinci inanın biz de yok. Şükürsüzüz dostlarız, şükür etmeyi öğrenemedik nedense bir türlü. Kalbimiz mi mühürlü, gözümüze perde mi inmiş bilmiyorum. Ancak Narin’in başarı öyküsü hepimize örnek olmalı. Eğer Narin’le tanışmadıysanız mutlaka ziyaret edin. Birbirimizden esirgediğimiz güler yüzü onda göreceksiniz. Gözlerindeki hayat enerjisi sizin de ruhunuza iyi gelecek inanın.
Hayat kısa… Ve bu hayatta mutlaka bir hobiniz olsun, sizi ayakta tutan. Torunlarınıza miras bırakabileceğiniz ürünler üretin. Yeryüzüne iz bırakın. Adınız hep anılsın… Mesele yemek yemek değil bu hayatta azizim. Saygılar…