“Biliyorsun da niçin öğretmiyorsun?” (anlatmıyorsun) bir Sümer atasözü. Konumuz Sümerler. Peki kimdir bu Sümerler? M.Ö. 4000 – 2000 yılları arasında Irak’ın kuzeyinde, Dicle ve Fırat nehirleri arasında yaşamış avcı toplayıcılıktan yerleşik hayata geçen, tarımı, hayvancılığı geliştiren ve birlikte yaşamanın şartı olan kaide ve kurallara uymak için öncelikle de yazıyı icat eden bir kavimdir. Kamışları balçıkla sıvayarak ilk evleri icat eden Ön Asya halklarıdır. Yaşadıkları Fırat ve Dicle nehirleri etrafında 12 tane şehir kurarak Akdeniz Çanağına, Anadolu’ya iyi örnek olmuş öncü millettir. Hele yazıyı icatları insanlığın önünü açmıştır, insanlık bugün yaşadığı medeniyeti Sümerlere borçludur.
M.Ö. 3400 yıllarda yazıyı buldular, bu çivi yazısı tam 3000 yıl Ön Asya’da kullanıldı. Avrupalılar yazının icadını gelişme ve Rönesans’ın temeli kabul ederler. Sümer atasözü ne diyor “Biliyorsun da niçin anlatmıyorsun?” Bu atasözü ben biliyorum diyene de aydınım diyene de büyük bir sorumluluk yüklemektedir. Ben de Yozgatlı bir aydın olarak ilimle ilgili bildiklerimi tek tek anlatarak 6000 yıllık Sümer atasözüne uygun davranıp yazacağım.
1 – İlimizin tarihinde Hititler, Roma İmparatorluğu, Bizans İmparatorluğu, Büyük Selçuklu, Anadolu Selçuklusu ve Osmanlı hükümran olmuştur. 100 yıldır da Anadolu’da Türkiye Cumhuriyeti bulunmaktadır. Binlerce yıl da var olacağız. Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşlarına minnettarız.
2 – İlimizde 5bin 500 yıldır yerleşik hayat vardır. İlimizin adı da otu sütü bol yer anlamına gelen Youjgat’tan gelmektedir. Özellikle küçükbaş hayvan keçi, koyun ilimizin temel ekonomisi olmuştur.
3 – İlimizin Sivas iline bağlı bir ilçe olarak sancak alması 1730’lu yıllara denk gelir. İkinci Viyana hezimeti sonucu Avrupa’da tutunamayan Osmanlı, vergi ve asker almak için Ankara ile Sivas arasında kalan ilimizin sancak yetkisini Çapanoğlu ailesine vererek ilimizin kurulmasını sağlamıştır. Osmanlı çok dinli, dilli ve çok mezhepli milletlerden oluşuyordu. Yerleşik düzene geçip üreten, asker olan Osmanlıya vergi verenler, Osmanlı’da hep muteber olmuştur. Tuna boylarından vergi alamayan, asker alamayan Osmanlı, 1699 Karlofça Antlaşması ile gözünü Anadolu’ya dikmiştir. Özellikle İç Anadolu, Osmanlının tüm askerini temin etmiştir. 1800 den 1922’ye kadar askerlik yapan İç Anadolu insanı olmuştur. Çapanoğlu isyanına destek vermeyen Yozgatlı, Kurtuluş Savaşı’na 3500 askerle destek vermiş 351 tane şehidi olan bir ildir.
4 – İlimizin 14 bin 123 km2 yüzölçümü, 750 bin hektar tarım arazisi ve saniyede 65 litre suyumuz mevcuttur. Ama sulu tarım oranımız toplam tarım potansiyelimizin %2’sidir. Yeterli suyumuz var, Delice ve Çekerek ırmakları üzerine yeni barajlar yapmalıyız. Kurtuluş sulu tarımdadır. 1 milyon ton buğday üretiriz ama buğdayımızdan un olmaz, yemlik konumundadır. İlimizde bulunan 35 un fabrikası bu yüzden kapalıdır. İlimizin tarımda en büyük sorunları, proteini yüksek buğday ve poları yüksek pancar yetiştirememektir. İki sorunda sulu tarım yapmamakla ilgilidir.
5 – İlimizin adı bile otu sütü bol yer anlamında Youjgat’tan tan gelmektedir dedim. Küçükbaş hayvan yetiştirmeye müsait meşelikleriniz, bu işi yapanlara tahsis edilmeli, yolu, elektriği, suyu devlet tarafından yapılmalıdır. Ucuz ve bol et bol bedava yemle mümkündür. 1980’e kadar 1 kişiye 4 küçükbaş hayvan düşerken bugün 5 kişiye 1 küçükbaş hayvan düşmektedir. Bedava yem meşeliklerimizdir, üreticilere tahsisi şarttır.
6 – 1950’lerden itibaren hep konjonktür partilerine oy veren Yozgat’ın nüfusu, 1980’den günümüze 700 bin den 415 bine düşerek 81 vilayette en çok göç veren il olmuştur.
7 – İlimizde 1.7 milyar TL, 4,6 milyar dolar cinsinde döviz tevdiat hesaplarında mevduat mevcuttur. Devlet ilimizde yapılacak yatırımlara devlet garantisi verip göçü durdurarak ilin üretime geçmesini sağlayabilir.
8 – 1950’lerden başlayarak güzel dinimiz İslam’ı, Türklüğü kullanan konjonktür partileri ile kurtuluş yoktur. Üretmeden yapamayız, muhakkak üreterek zenginleşeceğiz, göçü bitireceğiz.
Sümerlilere ait bir atasözü ile yazımı bitireyim. “Borç para almak sevişmek gibidir. Alırken yerken güzeldir. Ödemesi ise bir kadının doğum yapması gibidir zordur”. Bugün ülkemizde yaşanan dolar artışları bu Sümer atasözüne çok uygundur. Çare, ithal ettiklerimizi üretmek ten geçiyor. Saygılarımla