Bu sıralar pek hayal gücüm geniş be Metin Amca. Düşünürken düşünürken dedim ki Yozgat ölse, cenaze namazında imam dönse bize dese ki, Ey Cemaat-i Müslimin ! Yozgat’ı nasıl bilirsiniz ? Ne diyeceğimi bilemezdim sanırım. İyi desem iyi değil, kötü desem kötü değil ? Orta şekerli kahve desem imam kızar mı ? Orta şekerli kahveye de hayır diyen pek de olmaz hani, o kadar da kötü değil be memleketim.
En sevdiğim yanı en fazla 10 dakikada işinde, 10 dakika sonra da evde olabilmek. İstanbul’da yaşasaydım saat 5:00 ‘de işten çık, 8.00 gibi anca evde olurdum. Yemek derken, bir de çocuğun olsa, az eşinle çocuğunla ilgilensen, gün bitti yahu . Yozgat’ta zaman çok, yapılacak etkinlik de çok. Ne yok biliyor musun Metin Amca, ruh yok. Sanki almış biri, hepimizin üstüne ölü bir toprağı serpivermiş. Havasından mı, suyundan mı bilmiyorum, bir süre sonra tüketiyor sanki şehir, içine çekiyor, sen de Yozgat olmaya başlıyorsun.
Bir de herkes şikayetçi, ama çözüm sunan da yok. Usta ressamla öğrencisi gibi Yozgat. Dur dur anlatayım, aslında sık sık da anlatırım da meraklandın şimdi, gözlerinden anladım.
Usta bir ressamın öğrencisi eğitimini tamamlamış. Büyük usta, öğrencisini uğurlamış. Çırağına ” Yaptığın son resmi, şehrin en kalabalık meydanına koyar mısın?” demiş.
“Resmin yanına bir de kırmızı kalem bırak. İnsanlara, resmin beğenmedikleri yerlerine bir çarpı koymalarını rica eden bir yazı iliştirmeyi de unutma” diye ilave etmiş.
Öğrenci, birkaç gün sonra resme bakmaya gitmiş. Resmin çarpılar içinde olduğunu görmüş. Üzüntüyle ustasının yanına dönmüş. Usta ressam, üzülmeden yeniden resme devam etmesini tavsiye etmiş.
Öğrenci resmi yeniden yapmış.Usta, yine resmi şehrin en kalabalık meydanına bırakmasını istemiş.
Fakat bu kez yanına bir palet dolusu çeşitli renklerde boya ile birkaç fırça koymasını söylemiş.
Yanına da, insanlardan beğenmedikleri yerleri düzeltmesini rica eden bir yazı bırakmasını önermiş. Öğrenci denileni yapmış. Birkaç gün sonra bakmış ki, resmine hiç dokunulmamış. Sevinçle ustasına koşmuş.
Usta ressam şöyle demiş:
“İlkinde, insanlara fırsat verildiğinde ne kadar acımasız bir eleştiri sağanağı ile karşılaşılabileceğini gördün. Hayatında resim yapmamış insanlar dahi gelip senin resmini karaladı.
İkincisinde, onlardan müspet,yapıcı,olumlu olmalarını istedin. Yapıcı olmak eğitim gerektirir. Hiç kimse bilmediği bir konuyu düzeltmeye cesaret edemedi.”
–Emeğinin karşılığını, ne yaptığını bilmeyen insanlardan alamazsın.
–Değer bilmeyenlere sakın emeğini sunma.
– Asla bilmeyenle tartışma…
Yozgat’ta tam böyle desek yeridir. Kızacaklar mı diyorsun, bir şeyler değişecekse kızsınlar, alınmam ki, benim de yolum memleket yolu, sevdam yine Yozgat be Metin Amca.
Ne diyeceğim dur hele, Yozgat hikayesi bitmez de, bir yerden başlamak lazım tabi. Esnaf der ki kazanmıyoruz. Doğrudur, şehir dışına çıkmayı dört gözle bekliyoruz valla. Buradan aldığın kıyafetin yarı fiyatı kadar başka şehirden, internetten almak daha hesaplı geliyor da ondan. Bir de bazıları var, içeri giriyorsun, sirke satıyor suratları. İnsan bir daha gider mi ? Nasıl işimi geliştirim diyen de yok, var tabi abartmayım, haklarını da yemeyim şimdi, onlar da belli ediyor zaten kendini. Hiç unutmam bir marka bir kıyafet baktım, pahalı geldi, o an bir de internetten bakayım dedim, yarısı kadar. Markalı fiyat sabit olması gerekirken… Ben de internetten aldım tabi. Sonuçta hepimiz orta gelirli vatandaşlarız. Diyeceğim o ki, pahalı bir şehir, her yere yakın, ama pahalı bir şehirdeyiz vesselam.
Çok mu dert yakındım ne : ) Tamam susuyorum kızma Metin Amca. Sevdiğim yanları da var, olmaz mı . En sevdiğim özelliği ne biliyor musun. Ne olursa olsun iyi kalpliyiz. Kimse kimseyi rahatsız etmez. Güvenle yürümek güzel. Çocuklarımızı yetiştirirken ortam nasıl derdi pek germiyor insanı.
Bir de dört mevsimi doya doya yaşamıyor muyuz… Gerçi bu sene de kış da bir garip. O da çağa ayak uyduranlardan.
Resmi kurumlarda, bankalarda olan işlerimiz hemencecik bitiveriyor. Fena mı? Şimdi eskisi gibi de değil elini atsan oturabileceğin mekan var. Kalitesi tartışılır sadece. Evet evet sabahtan beri yakalayamadığım kelime bu sanırım. Kalite…
Ben inanıyorum, Yozgat hak ettiği yeri alacak Türkiye’de. Biraz yavaş gidiyoruz ama olsun. Hedefe ulaşalım da. Biz insanoğlu pek tez canlıyız belki de… Saygılarımla…