Karabıyık Köprüsü; şurada neredeyse başucumuzda… Yozgat Boğazlıyan yolu üzerinde, Karabıyık Köyünün yol ayrımının, yaklaşık 500 metre kuzeyinde ve yola yaklaşık 200 – 250 metre uzaklıkta, yani bildiğimiz Atatürk yolu kenarında. Belki bir çoğumuz duydu, belki bir çoğumuz gördü, belki de bir çoğumuzun haberi bile yok. Ne büyük kayıp değil mi, yaşadığımız şehre yabancı olmak.
2013 yılı yaz tatilinde, Yozgat’ta fotoğraf çekmek için yaptığımız araştırmada bulmuştum Karabıyık Köprüsünü. Google görselleri oldukça etkileyici gelmişti bize. Kolları sıvadık, yola düştük, google amcamız Şefaatli’ye yönlendirmişti bizi, yerini bilmediğimizden. Şefaatli ilçesinde kime sorsak bilmiyordu. Biz de araçtan inip etrafa bakınmaya başladık, yaşlı bir amca makinelerimizi görünce meraklanmış olmalı, usulca bize gazeteci misiniz diye yaklaştı. Başladı sohbet. Derdimizi anlatınca bilir kişiye kavuşmanın sevinci ile atladık araca. Git git bitmiyordu yol. Birden anayola çıktık. Yol kenarında yine bir amca ile karşılaştık ve bize yolun karşısında olduğunu söyledi, sonra bulursunuz dedi. Puzzle gibi parçaları birlerleştire birleştire bulacağımız köprüyü daha çok merak etmeye başladık, az bilinenlerin keşif heyecanı bizi sarmıştı bir kere. Yolun karşısından köy yoluna girdik. Girdiğimiz toprak yol, 50 metre sonra ikiye ayrılıyordu. Sağa sola baktık bir levhada yok. Ne yapmalıyız derken, az kullanılan yolun daha mantıklı olduğuna karar verdik, kimse bilmediğine göre pek giden de olmamıştır diye düşündük.
İki tarafı ağaçlı, gökyüzünü zor gördüğümüz bir yoldan geçtik, ilerliyorduk nereye gittiğimizi bilmeden. Nihayet yolun sonunda köprüyü bulduk. Bizdeki sevinç çığlıkları, milli maçlardaki sevinci aratmayacak cinstendi doğrusu.
Köprüde yürürken, Mısır Seferleri için yapılan bu köprünün üzerinden, Yavuz Sultan Selim ve ordusunun geçtiğini hayal ettim. Ne de güzel bir köprüye sahibiz aslında. Şurada anayoldan gözükecek kadar yakın bir köprünün varlığını, yeni öğrendiğim için utandım biraz da kendimden. Tarihi bir köprünün öksüz bırakılmasına üzülmedim desem yalan olur.
Sonra dedim ki kendi kendime, kimse üzerine alınmasın lütfen, sesli düşünme eylemi bu sadece. Köprüyü ışıklandırsak, anayoldan geçenlerin dikkatini en azından akşamları çekmez mi ? Şu ağaçlı yola da bir güzellik yapılabilir. Renkli taşlarla döşenmiş, ağaçlarla örtülü bir yoldan, Yavuz Sultan Selim’in geçtiği köprüye gitmek fena mı olurdu ? Tabi mümkünse bir de dikkat çekici levhalardan rica ediyorum. Yılda bir kez de Yozgat Kültür Şenliği yapılsa ve unutulan, bilinmeyen tarihi eserlerimize tur düzenlense kötü mü olurdu ? Siz bana bakmayın, ben yine sesli düşünüp, parmaklarıma hakim olamadım. Saygılar…