Kazanan, demokrasi bilinci ile millet olacak ve millet iradesine en büyük saygıyı Sayın Recep Tayyip Erdoğan gösterecektir.
Seçime yaklaştığımız her an yeni bir tehdit, hadi iyimser bakalım bir endişe dile getirilmekte.
Bu tehdit/endişeleri dile getirenlerin uhdelerinde bulundurdukları makamlar dikkate alınınca, insan hayretler içerisinde kalıyor.
Bir bakıyorsunuz İç İşleri Bakanı, bir bakıyorsunuz Savunma Bakanı, yetmiyor bilmem ne bakanı, nerenin vekili yada başkan yardımcısı seçime gölge düşürecek açıklamalara imza atıyorlar.
Türkiye aksak da olsa demokrasi ile yönetilmeye çalışılan bir ülkedir. O yüzden seçimler yapılır ve halka sorulur “Nasıl bir yönetim anlayışını istiyorsunuz?” diye.
O yüzden siyasi partiler vardır. Her biri bu ülkenin yönetimine katkı sunmak, kendi gördüğü açıdan ülkedeki sıkıntılı alanlara müdahale edip, vatandaşların yaşam standartlarını yükseltmek isterler. Elbette ki yönetme, emretme, karar verme iradesine sahip olma arzusunun da bunda etkisi vardır.
Türkiye’de ilk defa seçim yapılmıyor. İlk defa da halk iktidarı seçmiyor. Seçim bu topraklarda yüz yılı aşkın bir süredir tecrübe edilmekte.
Millet kararını verir ve verdiği kararın sonuçlarına da katlanır.
Tıpkı 21 yıldır Ak Parti’yi seçtiği gibi. Tıpkı 21 yıldır Ak Parti’nin her icraatının bedeline katlandığı gibi.
Ama devletin bakanlarının ki; biz öyle olduğunu umuyoruz, çıkıp seçim sonuçlarının aleyhlerinde gerçekleşmesi durumunda ülkede kaosun olacağını ima hatta ifade eden, aslında vatandaşını korku psikolojisi içerisine sokup oylarını algılarla yönetmeye çalışan cümleleri, bir devlete ve devlet terbiyesi almış, devlet ve millet şuuru olan kişilere yakışmayacak cinstendir. Bu cümleler seçim sürecinde ve sonrasında yaşanacak olumsuz durumlarda savcılarca kendilerine dava açılmayı gerektirecek cinstendir.
Ayrıca şunu da sormam lazım, siz madem böyle tehlikeli senaryolara dair bilgi aldınız, yetki, kolluk kuvvetleri, adalet kurumu benim emrimde mi ki, seçim sonuçlarını hazmedemeyerek ülkede kargaşa, kaos ortamı oluşturmak isteyeceklere karşı tedbir alayım.
Bana niye şikayet ediyorsunuz, anlamadım. Bakan sizsiniz. Vazifeniz tam olarak da bu değil mi?! Tam olarak seçim sürecinin huzur ve güven ikliminde tamamlanması ve sonuçlar açıklanınca milletin iradesini “hazmedemeyenlerce” oluşturulmak istenen karanlık tablonun engellenmesi değil midir?
“Ver yetkiyi, gör etkiyi” derim o halde.
Vazifenizi yapmanızdır sizden beklenen.
Yüz yılı aşkındır demokrasiyi tecrübe eden milletimin seçimine, tercihine saygı duymak en başta sizden beklenmektedir. Velev ki sonuç size o koltukları kaybettirecek olsa da.
Artık, sizin korku, kaos senaryolarınız, mutfak enflasyonunun, cüzdanın değer yitirmesinin, liyakatin, adalet arzusunun önüne geçemiyor. Bu hiçbir dönemde böyle olmadı. Menderes, Demirel, Özal, Erbakan, Erdoğan hangi şartlarda geldilerse, Kılıçdaroğlu da aynı şartlarda ve aynı yöntemi kullanarak gelmeye çalışıyor.
Ve Demirel, Özal, Ecevit hangi şartlarda iktidar gücünden yoksun kaldılarsa Recep Tayyip Erdoğan da aynı yöntemle iktidar gücünü kaybedebilir.
Bu yöntemin yanlışı nerededir?
Yoksa millet size oy verirken, yönetme gücünü size teslim ederken demokrasi var da, tercihini değiştirdiğinde bu millet darbeci mi olmaktadır?
Millet sizi seçerken ariftir de size verdiği yetkiyi geri alırken “darbe mi yapmaktadır?”
İsterseniz Hulusi Bey’e sorun darbe nedir, nasıl yapılır? O boynundaki ilmek izlerinin müsebbibi millet midir ki, siz milleti darbeci olarak konumlandırmaktasınız.
Sandıktan iyi sonuç almak istiyorsanız yapacağınız şey basit ve kolaydır. Adalet, liyakat, refah, huzur, güvenlik, Türkiye Cumhuriyeti pasaportunun ve TL’nin uluslararası itibarını yükseltmektir.
Seçim akşamına dair ben, en ufak bir endişe taşımıyorum. FETÖ’nün 15 Temmuz darbe girişimi (her ne kadar Süleyman Soylu “15 Temmuz’u FETÖ yapmadı!” dese de. Devletin başı, başbakanı, kolluk kuvvetleri ve adli kurumları “FETÖ yaptı” derken bu cümle savcıların Sayın Soylu’nun kapısını çalıp ifadeye çağırmalarını gerektirmektedir) gecesi sokaklara düşmüş devlet itibarını oradan kaldırıp yeniden yönetenlere, milletin seçtiklerine! teslim eden bu millet, verdiği oya, sandıktan çıkan sonuca da sahip çıkmasını, demokrasiyi ve iradesini korumasını bilecektir.
O akşam, sonuç aleyhine olduğu taktirde dahi sandığa en çok sahip çıkacak, saygı gösterecek ve kabullenecek olan da 21 yıldır milletine hizmet etmek şerefini yaşamış ve bu topraklarda adı nesillerce hayırla yad edilecek olan Recep Tayyip Erdoğan olacaktır.
Tayyip Bey’in milletine ve devletine duyduğu “sevdası” birilerinin koltuklarına duyduğu sevdayla kıyaslanamayacak düzeydedir.
Ve Tayyip Bey, Türkiye Cumhuriyeti’nin 12. Cumhurbaşkanı olarak devletli olmanın gereğini kendisine yakışacak şekilde yapacaktır.
Sözün özü; devlet olmak için milleti tehdit etmek, akıl karı bir iş değildir.