Kış geldi dayandı yine yüreklerimize. Sıcacık çorbamız ve çayımızı yudumlarken sıcacık evimizde, isyan bayraklarını çeken biz, aklımıza dışarda kalan insanları ve hayvanları belki ayda bir kez hatırlayarak “Allah yardımcıları olsun” diyebiliyoruz. Hep söylerim kar şehrin üzerini örtüp kapladığında, yüreğimize de yağsa lapa lapa, yüreğimiz aydınlanır mı acaba ?
Evimizde, pencereden dışarıyı seyrederken keyifle baktığımız kış manzaraları, dışarda oynadığımız kartopu, yaptığımız kardan adamların bize verdiği mutluluğu maalesef herkese vermiyor hayat. Derme çatma evlerde oturan, o gün sobasını yakabildiği için rahat bir nefes alan, sofrasında belki sadece çorbası olan insanların yaptığı şükür duasını bizler bu bolluk içinde ne kadar yapıyoruz, yapabiliyoruz diye içimden geçiriyorum kahvemi yudumlarken. Kahve demişken kahveyi bile bize sıradan bir keyf gelirken, kahve içmeyi lüks bilen insanlarımız var, bilmem anlatabildim mi?
Varlıkla yoklukla sınandığımızın farkındayız, teorik tam, uygulama eksik. Bir kıvılcım yakmalı ve yangına dönüşmeli farkındalık ateşi. Herkes etrafında gördüğü bir komşusuyla paylaşsa aşını, ne yol bu alınmıştı bu hayat yarışında.
Ve dünyada dengeyi kuran sadece insanlar olmadığını da hepimiz çok iyi bilirken, unutuveriyoruz işte, geçim derdine düşmüş. Sokaktaki canlılar da kıştan nasibini alıyor ve açlığa çok dayanamadan ölüyorlar. Bir kap yemek değil kuru bir ekmek bile onlar için yeterli aslında. Türkiye’de yıllık ekmek israfı miktarına bakacak olursak, kaç adettir dersiniz peki? 1,79 milyar adet. Evet, yanlış duymadınız. Gönül ister ki hiç ekmek israf olmasın ama olmuyor her gönlün istediği. O zaman ne yapıyoruz, ekmeğimizi çöpe atmıyoruz, sokak hayvanlarımıza ayırıyoruz. Komşularımızla paylaşacağımız bir kâse çorba, sokak hayvanlarıyla paylaşacağımız bir parça ekmek bizi fakirleştirmeyecek, yüreğimize bir tebessüm bırakacak usulca. Sağlıcakla kalın..!