Dünya yine diken üstünde. Siyonist İsrail’in, uluslararası hukuku hiçe sayarak İran’a yönelik gerçekleştirdiği fevri ve tehlikeli saldırı, sadece iki ülke arasındaki bir çatışma olmanın çok ötesine geçmiş durumda. Bu gelişme, küresel düzenin kırılgan yapısını bir kez daha gözler önüne serdi. Artık kartlar yeniden dağıtılıyor; siyasi, ekonomik ve askeri dengeler yerinden oynuyor. Savaş çanları yalnızca Orta Doğu’da değil, tüm dünyada çalıyor.
Savaşın, sadece cephe hattında değil, ekonomi başta olmak üzere her alanda etkisi var. Henüz ilk günlerinde olan bu kriz, ülkemizdeki ekonomik gündemi dahi geri plana itti. Doların ani yükselişi, petrol fiyatlarındaki artış, borsalardaki tedirginlik ve güvenlik politikalarında yaşanan ani değişimler, bu çatışmanın yalnızca bir bölgeye ait olmadığını; tam tersine tüm insanlığın ortak meselesi haline geldiğini gösteriyor.
Türkiye, coğrafi konumu itibariyle bu fırtınanın tam ortasında yer alıyor. Orta Doğu’nun en stratejik ve en zengin topraklarına sahip bir ülke olarak, çok önemli bir noktadayız. Böyle bir konumda “tarafsız kalmak” ya da “bizi ilgilendirmez” demek ne yazık ki mümkün değil. Her çatışma, her kriz, her kırılma doğrudan ya da dolaylı olarak bizi yani ülkemizi etkiliyor.
İran’a yönelik bu son saldırı, yalnızca bir askeri operasyon değil; bölgesel istikrarın daha da zayıflatılması, kaosun derinleştirilmesi ve ülkelerin iç işlerine doğrudan müdahale anlamına geliyor.
Bu yaşananlara ek olarak, birkaç yıl öncesine kadar Yunanistan adalarına yerleştirilen ABD üslerini, Suriye’nin kuzeyinde PYD/YPG gibi unsurlara yapılan silah yardımlarını unutmamalıyız. ABD’nin bölgede izlediği politikalar, dostluk söylemlerinden çok uzak; Türkiye’yi kuşatma ve baskı altına alma niyetini açıkça ortaya koyuyor. Dost görünüp düşmanca adımlar atan bu anlayışa karşı dikkatli, birlik içinde ve güçlü durmalıyız.
Yozgat gibi Anadolu’nun özünü temsil eden şehirlerin sahip olduğu milli ve manevi değerlerin önemi daha da ortaya çıkıyor. Bu topraklarda dil, din, ırk, mezhep ayrımı yapılmaz. Yozgat halkı, hangi siyasi görüşten olursa olsun, söz konusu vatan olduğunda yekvücut olur. Dün Çanakkale’de, Sakarya’da gösterilen birlik ruhu, bugün de aynı şekilde diri ve kararlıdır. Çünkü biz biliriz ki Türkiye’den başka gidecek hiçbir yerimiz yok. Bu topraklar, bize ecdadımızdan kalan bir miras değil, aynı zamanda gelecek nesillere devredeceğimiz kutsal bir emanettir.
Bugünlerde en çok ihtiyacımız olan şey; aklıselim, milli birlik ve ortak akıldır. Hamasi söylemlere değil, yapıcı ve güçlü diplomatik adımlara; iç tartışmalara değil, dış tehditlere karşı ortak duruşa ihtiyacımız var. Özellikle gençlerimize, sosyal medya gibi mecralardan kirli bilgi akışıyla sunulan algı operasyonlarına karşı daha fazla bilinç ve uyanıklık gerekir.
Şunu unutmamalıyız ki, biz ancak kendi içimizde kenetlenirsek, dış tehditlere karşı güçlü olabiliriz. Yozgat’tan Edirne’ye, Hakkâri’den Trakya’ya kadar bu vatanın her karışı şehitlerimizin kanlarıyla sulanmıştır. Milletimiz tarihi boyunca her türlü zorlukla mücadele etmiş, asla boyun eğmemiştir.
Bugünde bu fırtınaya karşı, yeter ki bir olalım, diri olalım, birbirimize kenetlenelim.
“Orta Doğu Kaynıyor, Uyanık olalım”
