Bu konuda vatandaşın kafası oldukça karışık… Bu durumda dikkate alınması gereken en önemli husus elbette uzman görüşüdür. Fakat uzman görüşlerine geçmezden önce fazla ayrıntıya girmeden, vurgulamak isterim ki, bu hastalıktan korunmak için ne pahasına olursa olsun “et ve et ürünleri yememek gerekiyor”
Peki, et ve et ürünleri yemeden yaşanabilir mi? Elbette ama et ve et ürünleri yerken de şarbon hastalığından korunmanın mutlaka başka yolları da vardır.
İşte bu hususta uzman görüşlerine başvurmak durumundayız… Ama önce bu konun son zamanlar üzerinde sıkça durmamızın en temel sebebi şuanda Yozgat’ta ciddi şekilde bu hastalıkla bir mücadele başlatılmış olmasından kaynaklıdır.
Şarbon hastalığı esas olarak koyun, keçi, sığır, manda gibi ot yiyen hayvanların hastalığı olup; hasta hayvanların et, yün, derilerinden genel olarak temas yoluyla, bazı durumlarda etinin yenmesi veya solunumla insanlara bulaşabilen bir zoonotik hastalıktır (hayvanlardan insanlara bulaşan bir hastalık). İnsandan insana bulaşması pratikte görülmemektedir.
Şarbon mikrobunun özellikle spor formu(tohumları) çevre koşullarına ve dezenfektanlara son derece dayanıklı olup doğada onyıllarca canlılığını koruyabilir. Kaynatmakla ölmez. Bu nedenle görüldüğü bölgelerde zaman zaman özellikle büyük ve küçükbaş hayvanlarda hastalık oluşturabilir. Ülkemizde de hayvancılığın yoğun olduğu bölgelerde hayvan şarbon hastalığına rastlanmakta ve kısa sürede alınan tedbirler ile bertaraf edilmektedir. Dahası, ülkemizde %95’i deri şarbonu olmak üzere yılda ortalama 300- 500 insan şarbon hastalığı ile de karşılaşılmakta olup, uygun antibiyotikler ile hastalar tedavi edilmektedir.
Bulaşma yollarına göre sınıflandırıldığında; Endüstriyel Şarbon: Keçi kılı, yün, deri ve et kesim ve işlenmesi sonucu gelişir.
Tarımsal Şarbon: Şarbon bakterisi, hasta hayvanların kesilmesi veya ölen hayvanların derisini değerlendirmek için yüzülmesi esnasında, daha çok vücudun açık bölgelerinde sıyrıklarından girer.
Laboratuvar Kaynaklı Şarbon: Laboratuvarda şarbon bakterisi ile çalışan personele gerekli güvenlik önlemleri alınmadığı takdirde bulaşabilir.
Yukarıdaki bulaş şekillerinden başka, biyolojik silah veya biyoterörizm ajanı olarak kullanıldığı durumlar vardır. Bu şeklinde özellikle solunumsal bulaşma söz konusudur. Özellikle solunum yolundan alındığında uygun tedavi verilmeyen hastalarda yüksek derecede öldürücü olabilir.
Biyolojik silah olarak kullanılmaya çok uygundur. Kurutulduğunda toz olarak saklanabilir. Aeresol olarak ya da patlayıcılarla kullanılabilir. Ucuz ve üretimi kolay olması nedeniyle örgütlerin tercih ettiği bir silahtır. 2000 li yıllarda A.B.D de mektuplu şarbon saldırılarına rastlanmıştır. Ne yazık ki pek çok ülke şarbon u silah olarak geliştirmek için çalışmalar yapmıştır.
Konu oldukça uzun bu konuda kitap dahi yazılmıştır, konuyu özetleyecek olursak, sorunla alakalı olarak hep birlikte mücadele etmek zorundayız.