Yüksek Mimar Şeyda Beyaz İnce, “Mimari Olmadan Eğitim Olmaz, Okulları Mimari ve Pedagoji Planlamalı, Okulları Mimarlar ve Eğitimciler Planlamalı” diyor…
Bu konuda Yozgat’taki Mimarlarımızın fikri nedir bilmemekle birlikte merak da etmiyor değilim… Konu hakkında dilerim fikir beyan eden olur da bizde bilgisinden istifade etmiş oluruz.
Yozgat’ta eğitimin ne durumda olduğunu bilmeyen yok gibi, ayrıca okullarımızın durumu ve okullaşma oranı da bizlere belli bir veri sunmaktadır.
Yüksek Mimar Şeyda Beyaz İnce’nin bu konudaki fikirlerini sizlerle paylaşacağım ama önce Yozgat özelinde bir hususun altını tekrar çizmekte fayda görüyorum… İl genelinde ikili eğitim sistemini terk etmedikçe beklediğimiz başarının hiçbir zaman gelmeyeceğini hatırlatmak isterim.
Paylaşmak istediğim konumuza tekrar dönüyorum…
Eğitimin kalitesinin artırılması ve çocuklarımıza nasıl bir eğitim verileceği üzerine hep kafa yorulmuş ve yıllarca bunun tartışmasını sürdürmüşüzdür. Ancak eğitim kurumları ile mimari arasındaki ilişkiye nedense pek fazla kafa yoran çıkmaz. İşte bu konuya dikkatleri çeken Yüksek Mimar Şeyda Beyaz İnce, “Baktığımızda mimari ve okul arasındaki ilişki çok az düşünülmüştür. Bu konudaki önerileri ve hislerini, mimarlar, okul yetkilileri, öğretmen ve çocuklar daha verimli bir mimari için ortaya koymalıdırlar. Mimarinin bu dalında uzman önerilerine ihtiyaç vardır” diyor.
Mimar İnce’nin önerileri özetle şöyle: Mimari ve pedagoji bir okulun binasının planlanmasında birlikte düşünülmesi gereken iki disiplindir. Bir pedagojik konsept oluştururken, çocuklara mümkün olduğunca öğrenim yolunda eşlik edecek olanlar kurgulanmalıdır. Eşlik etmekten kasıt, onlara ilham vermesi ve öğrenimde heyecan yaratmasıdır. Çünkü çocuklar hissiyatın olmadığı alanları kırıp dökerler. Tabi ki öğretmenler de bu ortamlarda ders anlatırken verimli olabilmelidir. Ayrıca öğrenmenin yeri olarak adlandırılan okul, mimari olarak geçerli inşa şartlarını çocuklar ve eğitimciler için sağlamalıdır.
Tefekkür imkanı vermeli
Doğuda gelişen, İslam eğitim yapılarında görülen hayatla içiçe geçmiş, çok geçirgenli kapalı ve açık mekanlar, eğitimi, içinde uygulandığı yapının yönlendirmesine, sınırlamasına izin vermemiştir. Tam tersine tefekkür dünyası ile çocuğun fıtratına has yolunu bulmaya teşvik edilerek arayışını kendisinin bulmasına yön verilmiş olur. Mimari-mekânsal kavram öğrencisi tamamlar. Kendi kültürel sistemimizden gelen medrese yapılarında rıza ve ilgi ile başlayan eğitim dünyası, mekanı ile de aynı ilişkidedir.
Bilgi değil yetenek
Bugün bilinen hemen hemen herşeye dünyanın herhangi bir yerinden tek bir tıklamayla her an ulaşılabilir. Bu nedenle gelecekteki okulun temel terimi, bilgi değil fakat yetenek olmalıdır. Temel bilgi edinme ile aynı zamanda, bilgi ile ilgilenmek için beceriler kazanmak gerekir. Öğrenmeye farklı aktif yaklaşımlar aracılığıyla çeşitli öğrenme yollarının ve çeşitli öğrenme etkinliklerinin kullanılması önemlidir. Öğrenme, sadece kabaca bilgi tekrarı değil, öğrencinin kendi aklı ve bedeni ile başkalarıyla birlikte aktif olarak inşa edilmesi anlamına gelir.
(DEVAM EDECEK)