Tarım kenti olarak bilinen Yozgat gibi illerimizde, adeta terk edilmiş kovboy kasabaları misali köylerde insanlar kahvehanelerde ya da cami duvarı diplerinde vakit öldürmektedir. Çünkü ürünlerini ekecek topraklar verimliliğini yitirmiş, tüm fedakarlıklara rağmen ektiği ürünü hasat zamanı geldiğinde ya tarlasında çürümeye terk etmekte veya girdilerin yüksek olması ve pazar bulamaması nedeniyle bir daha ki yıl tekrar ürün ekmeyi düşünmemektedir.
Bu konuda yeni hataların yaşanmaması için uzmanların görüşlerini dikkate almak gerektiğini düşünüyorum… Sohbeti bu konuda yeniden yazmak yerine bir alıntı ile sürdürelim; Mazota gübreye sürekli zamlar gelirken tarım ürünlerinde ithalat vergisinin nerede ise sıfıra indirilmesi ile buğday üreten çiftçi dahi buğday ekmek yerine daha ucuza ülkeye giren buğdayı satın almayı tercih etmektedir.
Türkiye’de tarımı teşvik edici tedbirler almak yerine tarım ürünlerine uygulanan vergi indirimleri zaten can çekişen tarım sektöründeki çöküşü tetiklemektedir. Hükümetin çiftçiyi destek anlamında birazda siyasi ranta yönelik uygulamaya çalıştığı teşvik ve tedbirler emekliye, işçiye yapılan zamlar misali ardından girdi maliyetlerini yükselten faktörlere yer verilmekte ve dolaysıyla alınan tedbirlerin hiçbir getirisi kalmamaktadır.
Verimli ekim alanları beton yığınları uğruna katledilmekte. Mahalle aralarındaki bostanlıklar dahi yok edilmiştir. Kamu yararına olduğu ifade edilen projeler ile son kalan ekim alanları ve hatta ormanlarda hayvan sesleri yerine testere hızar sesleri yükselmektedir.
Türkiye kendine yeten 7’nci ülke konumundan bugün kendine yetemeyen ülke sırlamasında tepeye yerleşmek üzeredir. Ekmeğini dahi ithal ürünler ile üretmekte. Pirincini makarnasını hatta hayvanlara yem olarak vereceği samanı dahi ithal eden bir tabloya sürüklenmiştir. Fındık sökümleri ovaları işgal ediyor bahanesi ile sökülmesi için teşvikler uygulanmıştır.
Hükümet ise ihracat hedefini 500 milyar dolar olarak açılıyor. İyi de üretmiyoruz, ne satacağız? Ülkeyi satsak o kadar ihracat rakamını yakalamak mümkün değildir. Suriyelilere 30 milyar dolar harcamışız. Açıklaması ise Suriyeliler yaptığımız köprülerden geçiyor.
Avrupa’dan para istiyoruz. Adamlar gönderin faturaları diyorlar. Fatura yerine ‘’ harcadık işte’’ diyerek geçiştiriliyor. Tarım önemlidir. Desteklenmeli, teşvik edilmeli ve girdi maliyetleri düşürülmelidir. Betonlaşma uğruna Türk tarımını yok etmeyelim.
Sohbeti sonlandırırken, yerele dair birkaç ekleme yapalım… Daha öncede yazdım Yozgat’ın gelişmesi ve kalkınması için sanayiye dayalı tarım ve havyacılığın önünün açılması bu alanlar da teşvik ve desteklerin artırılması gerekmektedir.