Cumhurbaşkanlığı ve Milletvekilliği seçimleri 2023 yılında, Belediye, Muhtarlık, İl Genel ve Belediye Meclis üyelikleri seçimleri de 2024 yılında yapılacak.
Seçimler arifesinde ülkenin ve memleketin durumu ortada! Şimdiden söylemek gerekirse her iki seçimin de birinci önceliği ekonomik veriler olacaktır.
Millet olarak biliyoruz ki yaklaşan seçimlere ekonomik krizin giderek derinleştiği bir ortamda giriyoruz. Üretici enflasyonu yüzde 130’larda, tüketici enflasyonu ise yüzde 70’lere şimdilik yerleşmiş durumda.
Ekonomi bu derece kötü ve yerlerde gezinirken, seçime gidilirse ki öyle gözüküyor, iktidar açısından olumsuzluklar kaçınılmaz olacaktır. Ancak şunu bilmekte yarar var, seçimin olumsuz bir ekonomik konjonktürde gerçekleşecek olması halinde, mevcut sorunların çözümünde iktidara talip olan muhalefet partilerinin ne ölçüde bir değişimi seçim sandığına yansıtabileceğidir.
Yani ekonomik krizin seçim sonuçlarındaki olumsuz neticeleri artık birçoğumuzun kabul ettiği bir gerçektir. Seçmen ise sorunları kimin nasıl çözeceğine yönelik arayışının henüz bir belirsizlik kararsızlık sürecinde olmasıdır. Anketlere yansıyan rakamlara bakıldığında İktidarın ekonomik anlamda performansının kötü olması oylarını aşağı yönlü ilerletmeye devam ediyor.
Muhalefet partilerinin ise belirsizliklerin ortadan kaldırılarak, yüzdelik oranda sayıları artmaya devam eden kararsız seçmen kitlesine de yönelik olmak üzere tüm sorunların üstesinden kısa sürede gelebilecek bilimsel bir politika izlenerek milletle buluşmalara devam etmesi, şu hâlde olduğu gibi oylarını kademeli şekilde artırmaktadır.
Zaten basına yansıyan anketler bir öncü veri olarak kabul edilmesi durumunda, ekonominin seçim sonuçlarına yansımaları konusunda bilimsel yaklaşımların da ortaya konulduğu görülüyor.
Son yapılan seçim anketlerine göre de Cumhur ittifakında oy kaybı devam ederken, millet ittifakında yeni oy artışları dikkatleri çekiyor.
Böyle bir sonucun çıkması elbette ekonominin kötü gitmesinden kaynaklanmaktadır. Yani millet ittifakına mensup partilerin bu durum karşısında özellikle yaptığı ya da somut olarak vatandaşa bir paket sunduğundan kaynaklı olmadığını da burada belirtmek isterim.
Yani seçimlere bir yıldan az bir süre kalmışken, kötü yönetilen bir ekonomi, işsizlik ve yüksek enflasyonun seçim sonuçlarını doğrudan etkileyeceği muhakkaktır.
Türk seçmeni ekonomideki gidişat ve enflasyondan etkilenme konusunda son derece duyarlıdır, bunun yanında bir de sık sık vatandaşın konuştuğu liyakat sorunu, sığınmacıların durumundan kaynaklı sorunlar olduğunu unutmamak lazım. Bu da iktidar partisinin bu seçimde işinin hiç de kolay olmadığını göstermektedir. Muhalefet partileri de yoksullaşan, fakirleşen, umutlarını yeniden yeşertmek isteyen seçmene karşı kendini kanıtlayabilme sorumluluğu ile karşı karşıya olduğu görülmektedir. Sonuç olarak iktidardan umudunu kesmiş vatandaş, halen arayış içinde yaşamını sürdürmenin mücadelesini vermektedir.